Yarım günlük cumartesi mesaisini tamamlayan Mutlu Durmaz, evine doğru adımlarken acıktığını hissetti. Açlığın verdiği hisle adımlarını sıklaştırdı ve ne yemek istediğine karar verdi. Bir anda oturduğu evin yakınlarındaki pizzacıda buldu kendini. Orta boy karışık bir pizza söyledi. Pizzasını hemen yiyebilirdi elbette ama evde keyfini çıkarma fikri daha cazip gözüktü.
On dakikada hazırdı siparişi. Bulunduğu sokaktan aşağıya doğru yürüdü. Apartmanın merdivenlerinden hızlıca çıktı. Pizza kutusunu televizyonun karşısındaki sehpanın üzerine koyup koltuğa oturdu. Ceketini ve kravatını çıkardı. Pizzasından bir dilim kopardı. Tam bir ısırık alacaktı ki telefonu çaldı. Pizzasını yiyerek telefonla konuşmak onun için gerçekten şahane olabilirdi fakat Mutlu Durmaz'ın iki işi aynı anda yapamamak gibi bir huyu vardı. Telefonuna gelen hiçbir aramayı da koşullar ne olursa olsun reddedemezdi. Hiç vakit kaybetmeden telefonu açtı.
Arayan, Düzen Bank'ın müşteri temsilcisi Müge'ydi. İçten ses tonuyla karşısındakinin Mutlu Durmaz olup olmadığını teyit edip yalnızca maaş müşterilerinin hizmetine sundukları, müşterilerine hayatlarının en unutulmaz anlarını yaşatabilecekleri, dünyanın neresine giderlerse gitsinler kişiselleştirilmiş hizmetler sunacakları, kart aidatsız “Düzen Trick Gold” kredi kartını tanıttı. Mutlu, onaylaması hâlinde bir hafta içerisinde kredi kartına sahip olabilecekti fakat o bu teklifi reddetti. Aldığı maaşla tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyor ve ekstra hiçbir şeye ihtiyaç duymuyordu. Müşteri temsilciliği departmanında keskin kariyer hedefleri olan Müge'nin ise pes etmeye niyeti yoktu. Bu kez 65.000 TL'lik ihtiyaç kredisi teklifi sundu. Teklifi duyar duymaz yükselmişti Mutlu. Müge'ye 65.000 TL'lik ihtiyacının olduğunu nereden bildiklerini sordu. Ses tonunu işveli hale getiren Müge şu cevabı verdi:
“Düzen Bank asla yanılmaz Mutlu Bey.” Müge'nin ses tonundan hiç etkilenmemişti Mutlu ve bu teklifi de reddetti. Sunabileceği son bir teklif kalmıştı Müge'nin. Ağzından, “Hayat sigortası,” sözü çıkar çıkmaz telefonu kapatıp koltuğun bir köşesine fırlattı Mutlu. Pizza dilimini yeniden eline aldı. Ağzına götürmesiyle telefonun çalması bir oldu. Koltuğun köşesine uzanıp telefonu aldı. Bu kez arayan Otur Mobilya'nın müşteri temsilcisi Güven'di. Pazarlama bölümünden yeni mezun olmuştu Güven. İkna kabiliyetinin zayıf olduğu patronu tarafından bilinse de yüksek mevkideki tanıdıkları sayesinde işini yapmaya devam ediyordu. Müşterisinin Mutlu Durmaz olup olmadığını teyit etmedi bile. Kampanyayı anlatmaya başladığında duraksadığını gören yan masadaki çalışma arkadaşı masasının üzerindeki broşürü sitem edercesine uzattı ona. Broşürü alıp müşterisine okumaya başlayan Güven, alçak ses tonunu bir miktar yükselterek Mutlu'ya bir düğün paketi sundu. 35.850 TL yerine sadece 35.840 TL'ye düğün paketine sahip olabilecekti Mutlu fakat bu mükemmel teklifi hiç düşünmeden reddetti. Kampanyanın olağanüstülüğü bir yana, düğün sözcüğünü duyar duymaz eli ayağı birbirine dolaşmıştı.
Güven, başını kaldırıp etrafa göz gezdirmek istemiş ve tam o anda müşteri hizmetleri müdürüyle göz göze gelmişti. Müdür, Güven'i motive edebilmek için, “Bastır!” anlamında bir işaret yaptı. Bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı Güven. Aklına, sevgilisinin doğum gününde hediye ettiği ayıcıklı puf yastık ve annesinin evinden getirdiği yün yorgan geldi. Bu ikiliyi de satış yapabilmek için feda edip kampanyaya dahil etti ve yeni bir teklifte bulundu ancak Mutlu'yu ikna edebilmeyi bu kez de başaramadı ve Mutlu'nun telefonu iç çekerek kapatmasına engel olamadı.
Pizza dilimini alınca soğumuş olduğunu fark etti Mutlu. Pizza kutusunu alıp mutfağa geçti. Fırını ısıtıp pizzayı içerisine attı. Birkaç dakika sonra koltuğuna oturup pizzasından bir dilim aldığında bir kez daha telefonu çalmaktaydı. Çalıştığı şirketin işkolik ve evhamlı sekreteri Ayfer'di telefonun ucundaki. Mutlu'ya patronun acil durum toplantısı talep ettiğini ve herkesi bir an önce şirkete beklediğini söylüyordu. Hemen telefonu kapattı Mutlu. Kravatını taktı. Ceketini giyip evden çıktı.
Apartman kapısından da çıktıktan sonra, bir kamyonetin arkasında saklanan, siyahlara bürünmüş, orta yaşlı tıknaz hırsız dakikalar içerisinde Mutlu'nun evinin dış kapısında buluverdi kendini. Takım çantasını açtıktan sonra maymuncuk kullanarak yaptığı aparatı matkabın ucuna taktı ve hemen hemen üç saniyede açtı kapıyı. Salona gelip ortalığı kolaçan ederken pizzaya takıldı gözü. Koltuğa oturup pizzadan bir dilim kopardığında bir şeylerin eksik olduğunun farkındaydı. Mutfağa gidip buzdolabını açtı. Ketçabı, mayonezi ve kolayı çıkardı. Tezgâhın üzerindeki kedi motifli tepsiye malzemeleri yerleştirip yeniden salona geldi. Ketçabı ve mayonezi pizza diliminin üzerinde kusursuz bir ahenkle gezdirip afiyetle yedi. İkinci dilimi koparmaya hazırlanırken caddeden duyduğu polis sireni evden topuklamasına neden oldu.
Adres bilgisi konusundaki yetersizliğini bir türlü kabullenmeyip teknolojinin nimetlerinden faydalanmayı ısrarla reddeden, özellikle navigasyona olan karşıtlığı sebebiyle ekip arkadaşlarıyla sürekli tartışan polis memuru, yoldan geçenlere sora sora Mutlu'nun evinin apartman kapısındaydı nihâyet. Çabucak park etti arabasını. Apartman kapısının açık olması ona hiç vakit kaybettirmemişti. Merdivenleri koşarak çıktı. Evin kapı kilidinin patlatılmış olduğunu fark edince belindeki silahını çekti ve kapıya sert bir tekme salladı. Silahını doğrultarak gelmişti salona. Koridordan evin diğer bölümlerine adımlarken kapıya attığı tekmenin kendisini epey iyi hissettirdiğini fark etti. Bu sebeple evde gördüğü her bir kapıyı farklı tekniklerde tekmeler savurarak açtı ama evin soyulduğuna dair hiçbir kanıt bulamadı. Silahını beline yerleştirdiğinde yorulduğunu hissetti. Karnı da zil çalıyordu. Çıkmak için hazırlanırken salondaki pizza geldi aklına. Salona gelip koltuğa çöktü. Derin bir nefes alıp yaslandı arkasına. Bir dilim alıp yedi. İkinci dilimi kopardığı anda telsizinden başka bir soygun ihbarı geldi. İhbarı alır almaz pizza dilimini bırakıp çıktı.
Polis memurunun çıktığını kapıcı dairesinden gören meraklı apartman görevlisi teslim etmesi gereken siparişler olduğunu eşine söyleyerek katları gezmeye başladı. Mutlu'nun evine gelip kapının halini görünce ayağıyla yavaşça ittirip kapıyı açtı ve içeriye girdi. Salona geldiğinde dikkatini çeken tek şey pizza oldu. Diğer odaları da kontrol etmek istiyordu lakin hiç vakit kaybetmeden karnını doyurmalıydı. Ayakkabılarını çıkarıp koltuğa yayıldı. Yastık kenarındaki kumandayı alıp televizyondaki en sevdiği Türk halk müziği kanalını açtı. Çalan türküye de eşlik ederek uzandı pizzaya. Bir dilim alıp yedi. İkinci dilimi alırken telefonu çaldı. Apartman yöneticisi Müjgan Hanım yumurta, domates ve biber istiyordu. Bunu duyunca pizza dilimini geri bıraktı. Koltuktan doğrulup televizyonu kapattı söverek.
Aşağı yukarı on dakika sonra kısa süre önce ayrıldığı sevgilisi elinde kolisiyle kapısının önünde bitivermişti Mutlu'nun. Vakit kaybetmeden daldı içeriye. Bütün odalara bir hışımla girip kendisine ait tüm eşyaları gözyaşları içerisinde koliye tıkıştırdıktan sonra salonda buldu kendini. Mutlu'yla çekildikleri çerçevelenmiş fotoğrafların hepsini yere fırlatıp çeşitli dans figürleriyle üzerlerinde uzun süre tepindikten sonra kendini bitkin ve acıkmış hissetti. Koltuğa oturdu. Biraz soluklandı ve pizzadan bir dilim koparıp yedi. İkinci dilimini alır almaz ani bir soğukluk hissetti bedeninde. Pencerenin yanına gelince Mutlu ve patronunun arabadan indiğini gördü. Koliyi kaptığı gibi evden ayrıldı. Yangın merdiveni sayesinde gözden kaybolmayı başardı.
Mutlu ve patronu arabadan indiler. Şirketlerinin bulunduğu Sarıyer semtinde elektrikler kesilmiş ve şirketin kahrolası jeneratörü de bir türlü devreye girememişti. Mutlu'nun semtinde kesinti görünmüyordu. Yarım kalan işlerini evde halledebilecekleri düşüncesiyle usul usul çıkıyorlardı merdivenleri.
Evinin kapısını görünce bir hayli panikledi Mutlu. Hızla daldı içeriye. Patronu ise fazlasıyla tepkisizdi. Peşinden süzülmekteydi Mutlu'nun. Salona girer girmez parçalanmış çerçeveler ve yerdeki cam kırıkları karşıladı Mutlu'yu. Patron ise koltuğa kurulmak için hazırdı. Çantasını açıp bilgisayarını çıkardı. Pizzaya da gözü takılmıştı Mutlu'nun. Çıkması gerektiği için pizzasını yiyemediğinden gayet emindi ama ondan geriye yalnızca iki dilim kalmıştı. Evin diğer odalarına ışınlandı adeta.
Neler olmuştu burada böyle? Açık bir dış kapı, parçalanmış çerçeveler, yerdeki cam kırıkları, kapılardaki tekme izleri ve altı dilimden dördü yenmiş bir pizza... Polisi aramak için telefonuna sarıldı fakat şarjı bitmişti. Koşarak salona geldi. Patrondan telefonunu kullanmasını rica etmeliydi ama o pizzanın son dilimini midesine indirmekle meşguldü.
Mutlu, patronuna tam ricasını iletecekti ki patronu ondan önce davrandı ve lokmasını büyük bir iştahla geveleyerek şöyle dedi:
“Mutlu, şundan bir tane daha söylesene. Bu sefer senden ama. Ee, patron da olsak misafiriz sonuçta!”
Emre Uzun
Çok güzeldi. Merak ederek ve gülümseyerek okudum.