top of page
Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Ezgi Eren- Doktor Miskin

Doktor Miskin, ameliyat eldivenlerini çıkardı. Alışkanlığı üzere, temizliğe önce sol yanından başladı. Parmak uçları, parmaklar, parmak araları, el, kol, en son dirseğin biraz üzerine kadar alkol bazlı solüsyonla hastaya temas ettiğini düşündüğü yerlerini ovaladı. Hastalarının yoğunluğuna göre günde birden fazlaya ulaşabilen arınma ritüeli kimi doktor arkadaşlarında takıntı haline gelmişti. Önemli bir konu üstüne sohbet ederken ansızın çıkarılan sprey dezenfektanlar, sohbetin doğasını sabote etmek ister gibi noktaların, ünlemlerin ardından havaya sıkılıyor, bulunduğu ortamı dezenfekte ettiği sanılıyordu. Mesleki tecrübeler karaktere işlemiş, kaçınılmaz şekillerde hayatın içinden kendini gösterir olmuştu. Bütün bunlar ona yılanların deri değiştirmesini anımsatıyor, işinin üzerine yüklediği ağır sorumluluklar altında ezilen bedeninin acılarına dayanamadığında o da temizlenme ihtiyacıyla doluyordu. Böylelikle eski deriyi atıyor, kalın cansız tabakanın altında kıvranan yaşama isteğiyle dolu bedenini harekete geçiriyordu.

Doğuştan sağ elini kullanmaya meyilli olan Doktor Miskin, annesinin ailesinde gözlemlenen sol el kullanımı yatkınlığının kendinde seyretmemesi sebebiyle kan bağlarından koparıldığını düşünmüş, genetik kodlamaya kafa tutmuştur. Daha çocukken, ileride istediğini elde etmek için canı pahasına savaşan bir adam olacağını belli etmiş, okuma yazma yaşında büyük bir tutkuyla gün be gün solak olma egzersizleri yapmıştır. Gösterdiği gayretler sonucu, iki eliyle de yazmasını bilen bir adam olarak kendini yetiştirmiştir. Mesleğini seçme ve bu yolda durmadan ilerleyen başarılara imza atması da sol elini eğiten aynı çocuğun inatçılığından güç almıştır. Kendisi gibi bir doktor olan babasını bozguna uğratmak adına aldığı kararlar sonunda onu bugüne getirmiştir. Unvanını kazandığında üstüne asalak gibi yapışan lakabı ona ölmüş babasının korkunç mirasıdır. Baba Miskin, ülkesinde alanının en iyisi kabul edilen bir deha olmakla birlikte titrek ellerle girdiği ameliyat sonucu bir hastayı öldürmüş, bu beklenmeyen durum kendi ölümünü de hazırlamıştır. Aynı günün akşamı evinde girdiği alkol koması sonucu ölü bulunmuştur. Babasının ölümü üzerine hızla yükselen ve tıp dünyasında onun açtığı boşluğu dolduran oğlunun, bir türlü kabullenemediği lakabını babasından nasıl devraldığının hikâyesidir.

Gözler yalan söylemez. Eğer gören gözlere sahipseniz onları saklayamazsınız. Eğer üzgünseniz ağzınız gülebilir ve burun delikleriniz kahkahayla açılabilir ama aynı anda gözleriniz üzgünse üzgünsünüz demektir. Kör hastalarımın duygu değişimlerini anlamakta hep zorluk çekmişimdir. Ağzımı ve burnumu gizlemek, onları dış ortama karşı sterilize etmek pek mümkün ama gözlerimi kapatırsam mesleğim için en gerekli işlevselliğimi, ellerimin yön bulma becerisini kaybederim gibi geliyor. Oysa kör bir psikiyatrist olan annem, babamı analiz ederken hiç yanılmadı. Onun hiçbir zaman ellerini kullanmak zorunda olmayan soyut görme yetisi, ilişkilerinin en başından beri babamın kalbinin yerini saptamakta ona izleyeceği yolu gösterdi. Onların kırk yıllık aşk dedikleri benim ise birbirlerine karşı sadistik davranışların yürüttüğünü düşündüğüm ilişkileri, benim dışımda kalan ikinci derece yakınları tarafından her zaman onaylandı. Eşini yargılayan bir kadın ve yargılandığı için eşine tapan bir adam. Tutkunun doruk noktasını, kişisel kontrol mekanizmalarını birbirlerinin eline vermekte bulan iki zalim beden…

Birkaç hafta önce ellilerime bir yaş daha aldım. Kendi pastasını kendisi alan, mumları yakan ve aynı zamanda alkış tutan ve mumları üfleyen yalnız adam evsiz ve çocuksuz kariyerinin doruklarında bir meslektaş görünümlü bir kutlama geldi geçti.

Bugünlerde sıkça dokuzuncu kattaki evimin balkonundan apartmanın girişindeki betona bakarken buluyorum kendimi. Öylece bakıyorum, hiçbir şey düşünmeden, sadece bakıyorum. Bakışlarımın birinde, balkonumdan kuşbakışı işten eve dönen halimi izledim. Kendimi dokuzuncu kattan bıraksam bedenimin nereye düşeceğini hesaplamaya çalışarak düştüm. Birinci ben balkondan düşerken, ikinci ben işten eve dönerken, üçüncü ben balkondan diğer iki beni izlerken bakışıma yakalandı. Burada dördüncü bir ben var mıydım veya diğer üçünden hangisi gerçekten benim kestiremedim. Tek gördüğüm parçalanmış cesedimin ameliyat maskesi ve eldivenleriyle öldüğü, işten eve dönen benin gözlüklerim ve evrak çantamla yürüdüğü, balkondan bakan benin de pijamalarıyla durduğuydu.


Ezgi Eren

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page