top of page

Öykü- Gizem Uysalcan- Ölü Soğuk

Yazarın fotoğrafı: İshakEdebiyatİshakEdebiyat

Köşeli çakılların ayaklarımın altından kaydığını hissediyorum. Az sonra ayaklarımın boşlukta süzüleceğini ve ellerimin de boşluğa karşı koyamayacağını biliyorum.

Güneye yürümeye başlamadan önce gölü tekrar görmek istemiştim. Göle çıktığımda, güneye, doğuya ve oradan da batıya doğru uzanan, buzun aşındırmaya başladığı vadileri de görebilecektim. Babam, güneydeki vadi boyunca ilerleyeceğimizi, dinlenmek için güvenli bir yer bulana kadar yürümeye devam edeceğimizi, elimizde kalan yiyeceklerle de karnımızı doyuracağımızı söylemişti. Babam, bizim topluluğun en akıllı insanıdır. Topluluktaki herkes, onun ağzının içine bakar. Ava gidilecek yerleri, buzun kopardığı büyük kayaları, vadilerdeki mağaraları ve acı suların açtığı oyukların hepsini iyi bilir. Tüm bunları, kardeşlerime anlatırken duymuştum. Benden önce doğmuş iki kardeşim var. Bir de yeni doğmuş küçük kardeşim. Üç kardeşimin arasında, memeleri büyümeye başlayan bir tek benim. Annemin memeleri benimkilerden daha büyük ve söylediğine göre, yeni doğan kardeşimin onun memelerine ihtiyacı varmış. Hatta benden büyük kardeşlerim ve ben de onun memelerindeki sütü içtiğimiz için hayatta kalmayı başarabilmişiz. Annem, mağaradan neredeyse hiç çıkmaz. Memelerindeki süt bazen yere damlar ve sütü doldurmak için bir kap almaya kalkar. Ancak o zaman, o da bazen, mağaranın girişine kadar gelir ve bir eli memesinde etrafı seyreder. Sütü akınca nasıl biriktireceğini, geyiği ve sığırı nasıl pişireceğini, şimdi bana anlatıp bir türlü anlayamadığım birçok şeyi, annesinden öğrenmiş. Ölü Soğuk gelmeden önce, bizim gibiler, memeleri diğerlerinden büyük ve benden önce doğan kardeşlerimin bacak arasında olup da -bende olmayan- mağarada gördüğüm sivri bir buzu andıran, tuhaf tüylü şeyleri olmayanlar, böyle yaparmış.

Kardeşlerimle aynı sütü içmiş olmamıza rağmen, babam beni avlanmaya götürmez. Bunun sebebini henüz tam olarak bilmesem de, sanırım bu size bahsettiğim, o tuhaf tüylü şeyimin olmamasından kaynaklanıyor. Annem, çocuklarının arasından, babama en çok benzeyenin ben olduğumu söylemişti. Yine de babam, başka bir mağaraya ya da göle giderken yanında benim olmamı istemez. O, içimizde hiç kimseye benzemeyen en büyük kardeşimi daha çok sever ve onu yanından ayırmaz. En büyük kardeşimin boyu bize göre daha kısa, elleri ve ayakları bizimkilerden daha büyüktür. Renkli gözleri ve kemikli yüzüyle, topluluğumuzda ki kimse ona benzemez. Fakat babama herkesten çok o yardım eder. Babam konuşurken onu çok dikkatli izler ve bazen babamın bile düşünemediği şeyler onun aklına gelir. Aramızda pek de fark olmadığını düşündüğüm kardeşim ise, kocaman gözleri ve ifadesiz suratıyla vahşi bir hayvanı andırır. Sürekli kir içinde olan yüzünü yıkamak için elleriyle kara uzandığında, her seferinde kocaman ağzıyla birazdan bana saldıracağını düşünerek korkuyla yanından ayrılırım.

Onlar ava ya da yaşayabileceğimiz başka bir mağara aramaya çıktıklarında, kimse beni fark etmeden peşlerinden çıkarım. Gölü ilk kez gördüğüm o gün de, mağaradan iyice uzaklaşmalarını beklemiştim. Uzun bir yürüyüşten sonra, birazdan uykusundan uyanıp ulumaya başlayacak, kocaman bir kurdu andıran dağın yamacına geldiğimde, karın içinden gelen hışırtı biraz daha azalmıştı. Yamaca tırmandıkça sıcaklık iyice düşmüştü. Tutunacak ve ayağımı koyacak yerleri bulmakta zorlanıyordum. Yine de vazgeçmek istemiyordum. Oradan bakınca buzun yıllardır aşındırdığı vadi, mağaramızın içindeki oluğa benziyordu. Mağaradakinden çok daha büyük bir oluk karla örtülüydü. Oluğun içine doğru uçtuğumu hayal ettim. Karın birikerek buzlaşmaya başladığı buzkarların üstünden süzüldüğümü ve vadiden ayrılıp daha önce hiç görmediğim vadilere doğru uçtuğumu görüyordum.

Buzun çatlattığı küçük kaya parçalarının ellerimde ufalandığını hissediyordum. Buzun yuttuğu başka bir kaya parçasına tutunup kendimi yukarıya çektim. Ayağımı koyacak bir yer bulduğumda artık onları göremiyordum. Çoktan tepeye vardıklarını düşündüm. Tepeye çıkmak için umudumu iyice yitirdiğimi düşündüğüm sırada oldukça yakından gelen, birinin bitip diğerinin başladığı ulumalar daha fazla titrememe sebep oldu. Adım atmayı bırakıp dinlemeye başladım. Sesleri batıdan geliyor ve vadinin etekleri boyunca öbek öbek dağılıyordu. Kafamı çevirdiğimde birkaç noktadan ibaret olan sürünün ne tarafa gideceği konusunda en ufak fikrim yoktu. Ellerim daha da katılaşmıştı. Kalbimin, güp güp, diye ses çıkardığını ilk kez o gün duydum. Keşke o an yanımda biri olsaydı. Böylelikle kalbimin sesini ona da dinletebilirdim.

Sürünün batıya ilerlediğini görünce içimde kocaman bir boşluk hissetmiştim. Kalbimin sesini artık duyamıyordum. Karanlık ve soğuk gökyüzüne baktım. Bacaklarım titriyordu. Çok zor nefes alıyordum. Kalan gücümle birkaç adım daha attım. Tam o sırada, gözlerimin ucunda iki ayak belirdi. Kafamı kaldırdığımda, kirli yüzünden sadece iri, kara gözlerini seçebildiğim kardeşimi gördüm. Elini uzattığında, içimde bir yerde başlayıp ağzıma doğru gelen, müthiş bir kusma arzusuyla vücudum sarsıldı. Ellerimin üstünde birkaç adım daha atıp doğruldum. Hiç konuşmadan yürümeye başladık. Ara sıra kafasını çevirip, her an yerinden fırlayacakmış gibi bakan gözleriyle beni süzüyordu. Tek kelime etmeden tepeye vardığımızda daha önce hiç görmediğim, gökyüzünden, yaşadığımız mağaradan ve oradan bakınca hiçbir vadinin rengine benzemeyen su birikintisini gördüm. Babam ve diğerleri çoktan aşağıya inmişti ve ellerindeki ipleri su birikintisinin içine sallıyorlardı. Aşağıya doğru koşmak istiyordum. Titremem geçmiş, şimdi de tüm vücudum yanmaya başlamıştı. Kafamı çevirip kardeşime baktığımda ağzını açmış sırıtıyordu.

Göl olduğunu söylemişlerdi. Işıklı göl. O günden sonra, küçük bir çanağa benzeyen, buzkarların henüz buza dönmediği, gölü çevreleyen bu yeri sürekli rüyamda görüyorum. Her seferinde suya ayaklarımı daldırdığımda nefes alamıyorum ve yine kendimi mağarada geyik pişirirken buluyorum. Uyandığımda, dişlerim kopuyormuş gibi acıyor ve ağlamamak için ellerimi gözlerime bastırıyorum.

“Güneye gitmeden önce tekrar görmem gerekiyor.”

Köşeli çakılların ayaklarımın altından kaydığını görünce bunu kendime bir kez daha söylüyorum.


Gizem Uysalcan

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page