"Çağdaş sanat, estetik yargıları temellendirmenin imkansızlığından yararlanır ve onu anlamayanların ya da orada anlaşılacak bir şey olmadığını idrak edemeyenlerin suçluluk duyguları üzerinden spekülasyon yapar."
Jean Baudrillard
Kadehin dibinde kalan şaraba takılıp kalmıştı bakışları. Rengi ne güzel diye geçirdi içinden. Hafifçe salladı kadehi, renk gölgelendi, aydınlandı ve her seferinde kırmızının başka bir tonunda gösterdi kendini. Renklere ve anlattıklarına bu kadar bağlı olmasına rağmen bütün sergilerini siyah beyaz fotoğraflarla açmıştı. Renkler ressamlara ait, siyah ve beyazın hikâyesi ise benim diye düşünüyordu. Son yudumu içerken masadaki yüzleri incelemeye başladı. Bu yüzler hem çok tanıdık hem çok yabancıydı. Kahkahalar eşliğindeki sohbete kulak kesildi yeniden ve onlar olmadan bir hiç sayılacak kadar ait, görmeye bir dakika daha tahammül edemeyecek kadar dışlarında hissetti.
Hemen yanında Zerrin Hanım oturuyordu. Ellilerinde olmasına rağmen geçirdiği estetik ameliyatlar sonrası daha genç görünmeyi başarabilmiş, doğduğu andan itibaren içinde bulunduğu üst sınıfın bütün nimetlerinden faydalanmıştı. Gazetelerin onlarca sayfalık magazin ekleri, gençliğinde skandal sayılabilecek aşk haberleriyle doluyken şimdilerde yeni açacağı Sanat Sarayı nedeniyle iki sayfalık Kültür ve Sanat bölümünde adı anılır olmuştu. Bugün bu masada olan herkesin derdi de Sanat Sarayı’nda yer edinebilmek için Zerrin Hanım’ı etkilemekti. Zerrin elbette bu ilginin farkındaydı, olabildiğince tadını çıkarıyor ve karşısındaki insanların ne kadar ileri gidebileceğini görmek istiyordu. Bu sanat işlerine –böyle diyordu yakın arkadaşlarına- girme sebebi de paranın gücünü hissetmek ve biraz da entel çevreyi emrine amade görme isteğiydi. Zerrin boynuna bağladığı ipek fuları hafifçe düzeltip karşısında oturan Feridun’a gülümsedi.
Feridun yurt dışında sanat eğitimi almış, oldukça yetenekli bir ressamdı. Genç yaşına rağmen eleştirmenler resimlerini oldukça başarılı buluyor, hem özgün hem de klasikten kopmayan tarzı nedeniyle umut vadeden bir yetenek olduğunu söylüyorlardı. Feridun’un bu masada Zerrin’e tahammül etmesinin tek nedeni İstanbul’un sayılı zenginlerinin açılışta boy göstereceğinden emin olduğu Sanat Sarayı’nda resimlerini sergileyip istediği fiyata satabilme arzusuydu. Resimleri çok beğeniliyordu ama henüz bu ona istediği maddi getiriyi sağlamamıştı. Bunun için Zerrin’in oldukça itici ve rahatsız edici ilgisine katlanıyordu. Feridun bunları düşünerek Zerrin’in gülümsemesine karşılık verdi ve kadehini belli belirsiz ona kaldırdı. Yanında oturan karısını o an için, hatta sergi gününe kadar unutmaya karar verdi.
Feridun’un karısı Yasemin resim öğretmeniydi. Bu gecenin eşi için ne kadar önemli olduğunun farkında olarak, hayal ettiğinden çok başka insanlarla karşılaşmış olmanın hayal kırıklığını gizlemeye çalışıyor, gecenin bir an önce bitmesinden başka bir şey istemiyordu. Yüzünde asılı kalmış bir tebessümle sohbete pek dâhil olmadan, kendisine soru sorulmadığı sürece konuşmamaya dikkat ederek bekliyordu. Yasemin Zerrin’den hiç hoşlanmamıştı, Sanatla ilgili en ufak bir fikri ve bilgisi olmadığı gayet açık olan bu kadının sadece bulunduğu konum ve sahip olduğu maddi güç yüzünden bu kadar yetenekli insanı etrafında toplamış olmasını anlamsız ve acınası bulmuş eve gider gitmez Feridun’la bu konuyu konuşmaya karar vermişti.
Masada Zerrin’den sonra en ukala olan Salih isimli ressamdı. Dünyaca ünlü tabloların en berbat taklitlerini yapar ve farklı bir akımla yorumladığını söyleyip eserlerini sanatla ilgili hiçbir fikri olmayan üst tabakaya oldukça yüksek fiyatlarda satardı. Zerrin’le böyle bir satış sırasında tanışmışlardı ve Sanat Sarayı’nı açmak Salih’in fikriydi. Böylece elinde kalan birkaç tabloyu da satabilecek ve parası tükenene kadar rahatça yaşayabilecekti. Sonra da Zerrin gibi sanatla hiçbir ilgisi olmayan ama maddi zenginliği ile birçok sanatçıdan daha fazla katkı sağlayabilecek başka bir kadın bulup yoluna devam edecekti.
Sanat ve sanatçıdan olabildiğince uzak olan bu ortamda sadece para ve popülarite ön plandaydı.
“Sergiyi resim, fotoğraf ve modern sanat örneklerinden oluşan üç bölüm olarak açacağız. Feridun sen hazır mısın? Kaç tablo var elinde?” diye sordu Zerrin ve bunu sorarken Yasemin orada değilmiş gibi büyük bir rahatlıkla Feridun’un eline dokundu.
“Zerrin Hanım, sekiz tane tablo hazır bir tanesi de bitmek üzere. Resim alanı bu kadar tablo için yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Eserlerin benim belirleyeceğim düzen içerisinde sergilenmesi, ışıkları ve arka plan çok önemli bu yüzden bir an önce evrak işlerini tamamlayıp hazırlıklara başlamak istiyorum.” Feridun’ da Yasemin’in varlığını unutmuştu. Resimleri sergilensin sonra gönlünü almanın bir yolunu bulurdu. Biraz anlayış göstermesi gerekiyordu.
“Elbette bir an önce hazırlıklara başlamamız gerekiyor. Yarın mutlaka bana uğra evrak işlerini hemen tamamlayalım.” dedi gözlerini hiç ayırmadan.
“Salihciğim sen hazır mısın peki?”
“Ahh, elbette hazırım herkesi hayran bırakacağımdan emin olabilirsiniz.”
Zerrin, beklediği ilgiyi bir türlü karşılamayan fotoğrafçıdan pek hoşlanmıyordu. Feridun kadar olmasa da yakışıklı bir gençti ama ukala ve kibirli tavrından dolayı pek yakınlaşamamışlardı. Zerrin sergideki fotoğraf bölümü için ona ihtiyacı olduğunu hissettirmeden sordu.
“Metin Bey, fotoğraflarınızı sergileyecek misiniz? Malum bekleyen birçok değerli sanatçı var onlara da şans vermek isterim bu yüzden kesin kararınızı bilmem gerekiyor.”
Sonunda konu sergiye gelmişti. Metin Zerrin’in ses tonundaki isteksizliği ve kibirli tonu fark etmişti ama önemsemedi. Gecenin başından beri beklediği an gelmişti. Sergi konusunu netleştirip hemen kalkmak istiyordu.
“Zerrin Hanım, Sanat Sarayı İstanbul için çok önemli bir mekân olacak elbette açılış sergisinde bulunmak istiyorum. Yalnız fotoğrafların konusu ile ilgili şu an bir şey söylemeyeceğim. Herkesin ilk olarak sergide görmesini ve tamamen önyargısız olarak bakmasını istiyorum.”
“Gizemli bir sergi olacak desenize.” dedi Zerrin yine anlamsız bir kahkaha atarak. Kendisinin masadaki herkes üzerinde hâkimiyet kurabilecek güçte olduğunun farkında, serginin yüksek sosyetede yaratacağı havalı etkinin heyecanını yaşıyordu.
Metin fotoğraflarının sergide yer alacağından emin olduktan sonra ayrıldı. Yasemin saatin geç olduğunu ima ettiyse de Zerrin’in tek bakışı Feridun’un geceye devam etmesine yetmişti.
Zerrin etrafa emirler yağdırıyor, her şeyin eksiksiz ve kusursuz olmasını istiyordu. Feridun’un resimleri ilk bölümde sergilenecekti. Sözleşme imzalayacakları gün Zerrin’in evine yalnız gitmiş, bütün detayları ve isteklerini anlatmış ve kadının kendisine olan ilgisine rahat bir şekilde karşılık vererek bütün isteklerini kabul ettirmişti. İkinci bölümde Salih’in eserleri sergilenecekti. Salih kendisine ait alanın tam ortasına bir berjer koltuk, koltuğun tam karşısındaki duvara da boş bir çerçeve koyup “Görünmeyen Gerçek” adını vermişti. Koltuğa oturup çerçevedeki boşluğa bakan izleyici zihninde gizli kalan, hiç ortaya çıkaramadığı gerçeklerle yüzleşme şansı bulacak demişti Zerrin’e ve Zerrin abartılı bir hayranlıkla Salih’i tebrik etmişti. Koltukta oturup çerçeveye baktığı zaman zihninden geçenlerden bahsetmemişti. “Yüksek sosyetenin ünlü simalarından Zerrin Seren sahibi olduğu Sanat Sarayı ile muhteşem bir açılışa imza attı.” Bu gazete başlığı ve sergi sonrası alacağı tebrik mesajları dışında bir şey düşünmek istemiyordu. Hayatında yaptığı en sıkıcı iş bu açılışa hazırlanmak olmuştu. Hafta sonu hemen yurt dışına kaçıp çılgınca alışveriş yapmak iyi gelecekti. Saatine baktı açılış zamanı gelmişti ama üçüncü bölümdeki Metin’in fotoğraflarına henüz bakamamıştı. Siyah beyaz birkaç fotoğraf, bakmaya gerek yok zaten diye düşündü ve kokteyl için davetlilerin toplandığı alana geçti.
Bir akademisyene hazırlattığı sanatı ve sanatçıyı öven konuşmasından sonra davetlilerle birlikte sergiyi dolaşmaya başladı. Metin’in fotoğraflarının olduğu bölümden çıkanlar yüzlerinde memnuniyetsiz bir ifade ile ona bakıyor ve orayı hızla terk ediyordu. Zerrin bir gariplik olduğunu hissetti. Duvarda beş tane fotoğraf ve her fotoğrafın altında uzun açıklamalar vardı. Girişteki ilk fotoğraf arkası dönük bir kadına aitti, saçları tıpkı Zerrin’in saçları gibi toplanmıştı, kadın bir kürsüde önündeki bir kalabalığa konuşma yapıyor gibi duruyordu. Zerrin merakla altında yazan açıklamayı okudu.
“Yüzler”
“Sanatı ve Sanatçı’yı parayla satın alma küstahlığı gösteren, estetik kavramını sadece kendi bedeni üzerinde uygulanabilecek cerrahi operasyonlardan ibaret sanan, yüksek sosyetenin ünlü siması burada yüzüne hangi maskeyi taktı buna siz karar verin.”
Zerrin donup kalmıştı. Mekanik hareketlerle diğer fotoğraflara ve altında yazanlara baktı sırayla.
“Yüzsüz”
“Sanat birçok farklı şekilde tanımlanabilir ve yorumlanabilir ancak var olan bir eseri taklit etmek, sanatseverleri aptal yerine koyarak boş bir çerçeve içinde anlam aramak zorunda bırakmak sanat değildir.” Yazıyordu arkası dönük bir halde koltukta oturan adam fotoğrafının altında.
“İki Yüzlü”
“Sanat yaptığın esere verilen maddi değerden bağımsız senin ona yüklediğin değerdir. Resimlerinin bu duvarda sergilenmesi için kabul ettiklerin ise resimlerini ve seni değersizleştirir.” Yazıyordu yanındaki kadına sırtını dönmüş ilk fotoğraftaki kadının elini tutan bir erkeğin olduğu fotoğrafta.
“Yüz”
“Olmak istemediğin hiçbir yerde, olmak istemediğin hiç kimseyle olma. Anlatmak istediğin şeyleri başka birinin menfaati için anlatmaktan vazgeçme. Tahammül ettiğin her şey yüzünden bir parçayı eksiltiyor.” yazıyordu genç ve güzel bir kadın fotoğrafıydı bu bir tuvalin önünde resim yapıyordu. Yüzü tuvale dönük olduğu için hemen arkasında birbirlerine sarılan genç adamı ve yaşlı kadını göremiyordu.
“Yüzüm”
“Bir gece bir akşam yemeğinde bulundum ve o gece sanatın bütün renklerini kaybettim. Elimde kalan tek şey binlerce yüzü olmasına rağmen yüzsüz olan insanların hikâyesi oldu.” Yazıyordu Metin’in fotoğrafının altında.
Ertesi gün gazetelerde Sanat Sarayı açılışında Aşk Skandalı başlığı vardı.
“Sosyetenin ünlü simalarından Zerrin Seren ressam Feridun Yılgın ile aşk mı yaşıyor?”
Nuray Elçin
Comments