top of page

Öykü- Onurcan Irmak- Nebahat Sezer'in Serzenişi

Yazarın fotoğrafı: İshakEdebiyatİshakEdebiyat

Nebahat Sezer yıllardır bel ağrıttığı, dizlerini yaz kış demeden parkelere koyduğu işyerinden, yerine akıllı süpürge alınmasıyla çıkartılır. İlkin olduğu yerde kaskatı kesilir. Toparlayınca kendini, onu kapının önüne koyan patronu Nazlı Hanım’a bir çift sözü vardır; “O benim gibi dip köşe temizlik yapamaz. Pencereleri nasıl silecek? Makine bu bozulur. Bilmez temizliği. Yapmayın, etmeyin.” Söylenenlere Nazlı Hanım bana mısın demez.

“Benim yerimi nasıl alır o süpürge. Yıllarca çalıştım. Tertemiz tuttum evlerini. Canlı bile değil o şeytan,” der durur gün boyu ya, kimin umurundadır.

İşin diğer yanı, Nebahat Sezer öyle ensesine vur ekmeğini al denilen kişilerden değildir. Üzüntüsünün üzeri tozlanmaya başladığında yüreğinde öfke tohumları filizlenir. Hesabı görülecekler listesinin başına akıllı süpürgeleri yazar.

Hayat denilen bu iniş çıkışlı yolda her engelin aşılacağını bilerek yaşamını sürdürmeye çalışır elbet. “Bir kapı kapanır bir kapı açılır,” der. Ne ki, birkaç haftaya kalmaz, eşi Fahri Sezer’in çalıştığı kutu fabrikasında bir iş bulunur. İşi hemen kavrar. İki aya kutuları en hızlı katlayanlar kervanına katılır. Her ne kadar tekrar düzenli bir işe kavuşsa da, acaba yine yerime bir makine alınır mı korkusu içinden bir türlü silinmez. Silinmediği gibi üzerine akıllı süpürgeler yüzünden işten çıkartılanların haberlerini duymaya devam eder. Aralarında yakınları da vardır. “Nasıl olur? Bu makineler insanın yerini nasıl alır?” diye hem hayret eder hem öfkesini biler.

Her gece yatakta düşünüp fırdolayı dönmekten gözüne uyku uğramaz olmuştur. Kimi insanlar var ki, zorda olanlarla birlikte kalbi atar. Nebahat Sezer’de öyledir. İçindeki “bir şey yapmalı” diyen sesi susturamayacağını anlar. Hemen akabinde, bir gündüz vakti Kasımpaşa’daki yer altına yakın kiracı oldukları küçük evlerinde, işten çıkartılan temizlikçi kadınları toplar. Ailesini de, “Gün yapıyoruz,” diyerek evden uzaklaştırır.

Herkes yerini alır ve meraklı gözler Nebahat Sezer’e çevrilir.

“Arkadaşlar beni kendinizden sayın. Şansıma başka bir iş buldum. Yalnız ben sizinleyim. O kör olası akıllı süpürgeler yüzünden aç kalıyoruz. Unutamıyorum başıma geleni. Akıllı süpürgeleri çalışmaz hale getirecek bir çözüm düşündüm. Bunu şimdilik sizinle paylaşamam. Ancak böyle bir eylemle istediklerimizi alabiliriz. Siz de böylelikle işinizi geri alacaksınız. Size ihtiyaç duyacaklar. Her yer her yerde olunca ofisler ve evler çaresiz kalacak. Sigortanızı yapacak ve ücretlerinizi arttıracaklar. Benden haber bekleyin.”

Yeniden işe dönme hayaliyle herkesin gözleri parlar. Biraz geçer ve kimilerinden, “Ya başımıza bir iş gelirse!” sesleri yükselir. Ardına Nebahat Sezer’den gelen cevap hızlıdır; “Zaten işsizsiniz. Ne gelecek başınıza. Kimse sizin isminizi bile duymayacak. Ben sonrası için sizi şimdiden bilgilendiriyorum. Yine birlikte hareket edeceğiz. Korkmayın.” Homurdanmalar devam etse de, “Aman ne çıkar,” denilerek herkes evinin yolunu tutar.

Nebahat Sezer’in hummalı çalışması başlar. İlkin akıllı süpürgenin işleyişine dair araştırmalar yapar. Akıllı süpürge almadan anlayamayacağına karar verir. Pahalı mı pahalıdır ama bu çakıl taşlarıyla kaplı yolda geçmesi gereken engellerin en büyüğüdür.

Bir yıl geçer. Dişinden tırnağından arttırdığı parayla orta halli bir akıllı süpürge alır. İncelemeye koyulur. Kumandasını gece gündüz kurcalar. O kurcalarken lise öğrencisi olan oğlu Arif Sezer’i yanından ayırmaz. Ona sürekli, “Mühendis olacaksın. Bunların nasıl çalıştığını anlayacaksın oğlum,” der. Annesini dünyadaki her şeyden fazla seven oğul Arif Sezer mühendislik fakültesine girer ve yazılım mühendisliğini yüksek dereceyle bitirir. Nebahat Sezer’in öfkesinin neferi olmuştur artık.

Evde işlerinden çıkarılan temizlikçi kadınları topladığı günün üzerinden neredeyse altı yıl geçer. Akşam haberlerine son dakika olarak bir haber yansıtılır. Televizyon karşısında yaşlısından gencine herkesin ağzı açık kalır. Akıllı süpürgelerin hepsi bulundukları ofislerde ve evlerde kendilerini duvarlara vurarak bozmuş, çalışmaz hale gelmiştir.

Lafı uzatmayalım, Nebahat Sezer akıllı süpürgelerin halini televizyondan kızı, eşi ve oğluyla izlediğinden yüzü vah vah dese de içinde oyun havası çalar. Arif Sezer de oyun havasına bakışlarıyla eşlik eder. İlk aşama gerçekleşmiştir. Arif Sezer ve Nebahat Sezer’in mutlak bir zaferi vardır. Anne oğul konuşmak için heyecanla sabahı bekler. Ne ki, bu şen halleri uzun sürmez. Ertesi gün uyandıklarında bütün iletişim mecralarında, akıllı süpürge üreticilerinin yaptığı ortak bir açıklamayı görürler. Her isteyenin akıllı süpürgelere yalnız yüz liraya sahip olabileceği duyurulur. Kampanya süresi iki günle sınırlıdır.

Nebahat Sezer dışında, ülkede yaşayan herkes dün sanki bir şey yaşanmamış gibi gidip akıllı süpürge alır. Nebahat Sezer neye uğradığını şaşırır. Küser her şeye. Makinelerden korkusu ömrü boyunca sürer. Ancak şu var, yaşam defterinin son sayfalarına geldiğinde, nerede yanlış yaptığını, planını anlattığı temizlikçi kadınların da arasında yer alan sonradan dostluk kurduğu Ayşe Yakın’la laflarken itiraf eder.

Hava kara bulutların esiridir ve yağmur yağdı yağacaktır. Yer Kasımpaşa meydanındaki bir banktır.

“Olacak iş değildi akıllı süpürgeleri ortadan kaldırmaya çalışmak. Arif’i de alet ettim buna onca yıl. Ne oldu ertesi günü? Ne yaptılar? Bir açıklamayla üç günde herkesi akıllı süpürge sahibi yaptılar. Beni akıllı süpürge mi işten çıkarttı? Yok. Dün akıllı süpürge geldi. Bugün kendi kendini temizleyen evler, işyerleri var. Esas sorun başka yerdeydi ya, ah geçti gitti işte.”


Onurcan Irmak

Comentarios


bottom of page