top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Erhan Özdemir Yazdı- İshak

Onat Kutlar, Türk Şair, Yazar, Sinema ve Fikir Adamı yazıyor biyografisinde. 59 yaşında terör saldırısı sonucu öldürülene kadar bütün bu dallara katkıda bulunmuş elinden geldiği kadar. Bakarsınız hayatına, şu anki konumuz 23 yaşında Gaziantep'den İstanbul'a geldikten sonra yazdığı ilk kitabı, 9 öyküden oluşan İshak.

Anladığım kadarıyla öncelikle içindeki öykülerle olmasa da üzerine yapılan olumlu eleştirilerle kült statüsüne ulaşmış bir kitap bu. "Güney Amerikalılar yapıyor da bizimkiler neden yapamıyor"a cevap olarak “Daha Marquez Büyülü Gerçekliğin ne olduğunu bilmiyorken, 23 yaşında yazmış bu kitabı” diyor eleştirmenlerimiz-(Fethi Naci). Sürreal edebiyat var bir yerde- farklı tabii, Ama ben Sait Faik'in bazı öykülerini kafamda bu akıma uydurdum sürrealdan çok, cahillliğimden.

Peki ne büyülü gerçeklik, o çok bilinen reçel isteyen hayalet tanımından farklı olarak? Bence bir çocuğun ya da yaşlı bir kadının hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı dünyasını örnek gösterebiliriz. Farklı şeyler de olabilir tabi, ama ben büyülü gerçeklik içeren kitap/filmlerde korkutucu şeyler gördüğümü hatırlamıyorum fazla. (Gerçi Pan'ın labirenti sıkıntılıydı biraz kabul etmek lazım)

Onat Kutlar'ın bu kitabında da bazı öykülerde gerek anlatımdan, gerekse olaylardan sanki bir rüyanın içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Ama çoğunda bu rüya karabasan oluyor. Kötücül bir şeyler var bu hikayelerde, ama bağlıyor sizi kendisine her kötü şey gibi. Şu alıntı mesela,

“Kaç gün bilmiyorum; onunla birlikte kaldım. İlk günler belirli bir huzuru sürdürmenin sevinci içindeydim. Sonra bu sevinç zayıflayıp kaybolunca kendimi eski bir odada, acayip bir adam ve bir yığın bencil kediyle bir arada buldum. O zaman aramızdaki o şaşmaz ve anlaşılmaz ilişki kuruldu: Düşmanlık. Bu nasıl oldu bilmiyorum. ama galiba bir camın öbür yanına geçmek isteyen bir sineğin aslında camın öbür yanında olduğunu bilmemesi gibi bir şey. Onun o sonsuz çabası yok mu? Hala anlayamadım.”

Bencil kediler, kuşlar filmini hatırlatıyor insana biraz.

Kitabın başında Onat Kutlar'ın 1977 yılında ikinci baskı için yazdığı önsöz var. Bazı incelemelerde hikayelerden daha iyi olduğu söyleniyor ki, buradaki anlatım, kitabın hikayesi gerçekten güzel. Buradan yazarın diğer deneme kitaplarını da okumam gerektiğini anlıyorum. Yalnız bu önsözden sonra, hikayelerde “küçük, alçakgönüllü kesitler”, yazarın çocukluk gençlik yaşamından bölümler bulacağımı düşünürken bambaşka şeylerle karşılaşıyorum. Hayır, o söylenilen büyülü gerçeklik değil beni şaşırtan. Üslubu öncelikle, betimlemeler ya da metafor kullanımları olağanüstü.

“Kürkün içinde iri bir boğanın kış solukları gibi kalın dumanlar çıkarıyordu. Soluk ışıkta yüzünün yarısı görünüyordu. Bütün kederini, yıkılışını yüzünün görünmeyen yanına saklıyordu. Bunu neden yapıyordu? O kederli yarım yüzün, geceleri bile çıkarmadığı eski, yollu kravatına, uçları kıvrılmış gömlek yakasına, düğmeleri kopuk kol ağızları tarazlanmış ceketine, bol pantolon paçalarına, hatta hayatı boyunca hiç sevinmemiş o ayak başparmaklarına kadar yayılan bir çöküntüyü saklayamadığını biliyor muydu?” ya da"Tuhaf bir yaratıktır bu İshak. Yıllardır bir işi var. Aylı gecelerde ağaca konup yeryüzünü gözetler. Tahtakuruları gibi alışkanlıklarının alçak duvarları arasında yaşamayı seven bir yığın insanın çekip iyimser bir çamura batırdığı teraziyi dengede tutmaya çalışıyor. Bugüne kadar oldukça başarı ile yürüttü işini. Hep bu garip gözleri. O iki parıltı sarsıntısız görünen hayatımızın gizli bir köşesinde karanlık iki iğne deliğidir. Öbür yanına sonsuz bir görüntü evreni iletiyor. Bir anlam piresi gibidir İshak. Uzak yerleri atlar. Ama hep bu daldan yeryüzünü gözetler. Onu çok eskiden buldum. Kolayca tanıştık. Bu tümseğin eski günlerini de biliyor. Bana anlattı. Dinlemek İstersin değil mi! Yo, yo, gülme! Hakkımda neler düşündüğünü biliyorum ama açıklamanı istemem. Biliyorum. Neyse. Bu tümseğin eski günleri. O çürümüş, eski bir kıta gibi buraya gömüldü. Bu çizgi geniş bir çöküntünün, ve karın altını dolduran boz toprak uzun bir yangının artığıdır. Bu felâketler, bu görünmeyen nehir nice zaman yakınımızdan gürültüyle geçti. Kimse duymadı onu. İşte şimdi bu batık evren boynuzunun ucu görünen dev bir öküz gibi toprağın altında derin soluklarını deniyor. Dinle! Duyuyor musun?" gibi alıntılarda tutuluyorsunuz yazarın diline. Kullanılan kelimelerin tam yerinde olduğunu görüyorsunuz , daha uygun olamayacağını biliyorsunuz , fazladan bir söze gerek kalmadığını anlıyorsunuz. Yani benim yaptığım gibi konuştukça konuşmuyor Onat Kutlar. Kısa ama vurucu hikayelerle etkiliyor insanı. Üslubu anlattık, ya kurgu. Hayır, havada şeyler yok hikayelerde, olan bir şeyler var. Durum hikayeleri değil, onlarca sayfa betimleyip sonuçta bir şey vermeyenler gibi hiç değil. 7-8 sayfada kurguluyor hikayeyi. Okuyorsunuz, bir şeyler anlıyorsunuz. Kafanızda soru işaretleri oluşuyor, tekrar okuyorsunuz – başka bir şey fark ediyorsunuz. "Yoksa şöyle miydi? "diyorsunuz, tekrar okuyorsunuz, başkasıyla konuşuyorsunuz. Yani bitmiyor hemen hikayeler, yaşatıyorlar kendilerini daha sonra içinizde. Netlik, kesinlik arayanlar karşı çıkabilirler belki ama kötü bir şey değil kesinlikle bu söylediğim.

Bazı hikayelerde gerçekten Marquez'vari bir sıcaklık varken, bazılarında Poe'nun nefesiyle ürperiyorsunuz sanki. Ama kitabın sonunda düşündüğünüz tek şey var: “Ben neden bugüne kadar ıskaladım bu kitabı”. Her açıdan zamanında kendisine verilen değeri hak ediyor bu kitap şu an nispeten unutulsa da. Peki ne yapmamız gerekiyor; bir yerden başlamak gerek tabii. Sonuçta kerli ferli adamlar, yetenekli kadınlar toplanıp sitelerine bu kısacık kitabın adını vermişler. İlk önce buradaki diğer incelemeleri de okuyun bence, ben illaki kaçırmışımdır bir şeyler -, ilk okuyuşta sizin de kaçıracağınız gibi. Bir şeyler hissetmeye başlamışsınızdır herhalde. Hazırsanız YKY'nin 72 sayfalık 4. baskısı halen satılmakta. Alıp sindire sindire okuyun kitabı. Daha sonra tekrar okuyacaksınız zaten. Kitap bittikten sonra da, Yasin’in Onat Kutlar'a ithafen yazdığı 23 hikayesine göz atabilirsiniz. O da bu kitaba girebilecek kadar güzel bir hikaye çünkü. Kendisini 23 yıl önce kaybetmiş olsak da geç kalmış sayılmazsınız. Bilinmeyi, okunmayı hak eden birisi Onat Kutlar.

Erhan Özdemir

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page