1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Hayatımın bu anına kadar istem dışı olarak hep etrafımda olup bitenleri gözlemledim. Bu yaklaşım, zihnimde yavaş yavaş genişleyen dünyalar, bambaşka insan hikâyeleri yaratmaya başladı. Gördüklerimle birlikte yaşadığım deneyimler hayal ile gerçek arasında harman olan cümleler, kulağıma eğilip bana kelimeler fısıldamaya başladı. İşte o vakitten sonra duyduklarımı kâğıda dökmeye başladım.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir okur olarak, kısa hikâyeler ve dili yalın söylemler her dönem ilgimi daha çok çekmiştir. Severek okuduklarımın türünü yazma eyleminde de kendime referans diyebilirim. Edebiyat dışında müzikle de çok yakından ilgiliyim. Türk Sanat Müziği solisti olarak pek çok konserde sahne aldım. Seslendirdiğim pek çok eserin de kendi içinde derinlikli hikâyeleri var. Onları hikâyeleri ile özümsemek söylerken de ayrı bir birliktelik kurulmasını beraberinde getiriyor. Bu hissiyat ile öykülere olan ilgim bir kat daha arttı ve bu isteklendirme beni yazmaya sürükledi diyebilirim. Öykü kısa görünmekle birlikte altında ciddi bir gözlem, kurgu ve teknik barındırmaktadır. Bu parametrelerle birlikte bir öykü yazmanın kolay olduğunu söyleyemem fakat gözümüzde büyütülecek veya aşılamayacak zorlukları da yoktur.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
İlk öyküm Kıyıda Dergi’sinde yayımlandı. Evvelden şiir türünde yayımlanmış pek çok çalışmam vardı. Kıyıda editörlerinin yazdıklarımı yayımlamaya değer bulmaları ile birlikte bu kulvarda da eserler üretmeye başladım. İlk öykümü basılı bir yayın içinde elime alınca yaşadığım haz ve mutluluk, bana bu yolda gösterdiğim sabrın nasıl da kıymetli olduğunu bir kez daha hissettirmiş oldu.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Pek çok mecrada yayımlanan öykülerimi kalıcı bir yapıta dönüştürme düşüncesi uzun zamandır vardı. Pandemi ile birlikte zor bir dönemece girilmesi bütün yazar adayları gibi beni de bazı sıkıntılar içerisine sürükledi fakat akabinde yayınevlerinin hızlıca toparlandığını ve tekrar üretime geçtiğini görmek beni yeniden motive etti. Yaklaşık bir yıl iyi bir yayınevinden dönüş bekledikten sonra Yol Akademi Yayınları’nın öykü yarışmasında yazdığım öyküler kıymetli bulundu ve kitabım için kabul aldım. Kitabımda farklı temalara sahip öykülerin aynı duygu ekseninde buluştuğu bir seçki yaratmaya çalıştım. Ana fikrim ise, hayal ile gerçek arasında harman olan insan hikâyeleri oldu.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Yola ilk çıktığım andan itibaren yaklaşık iki yıl boyunca doğru adımı atmayı bekledim. Pek çok yayınevi matbaa mantığı ile maliyet paylaşımı veya yüklenilmesi üzerinden tamamen ticari bir yaklaşım ile dosyaları değerlendiriyorlar. Ben bu prensiplerle hareket eden bir yayınevi ile çalışmak istemedim ve sabırla varmış olduğum noktaya gelmeyi bekledim. Yıpratıcı bir süreç olması ile birlikte buna değdiğini düşünüyorum.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
Yazdıklarım ekseninde duygu ve düşünceler barındıran eserleri seçkisine katan bir yayınevi olması benim için önemliydi. Yol Akademi hem bu bağlamda doğru bir kapı oldu, hem de yarışma eksenli bir değerlendirme süreci ile kabul görmesi anlamında da kitabımın hak ettiği yeri bulmasına vesile oldu.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
Sobaya odun atmadan ısınmak nasıl mümkün değilse, etrafına kelimelerle ışık saçan bir yazar olmanın da iyi bir okur olmaktan geçtiğine inanıyorum. İnsan hikâyelerine dokunabilmenin yaşam da çok kıymetli bir kazanım olduğuna inanıyorum. Bir eser üretebilmenin en kıymetli gerekliliği öncelikli olarak iyi bir okur olmaktır. Yazar adaylarına iki öncül tavsiyem bunlardır. Yazdığınız türde olsun olmasın, her türden nitelikli kitabı muhakkak okumalılar ve şehirlerin sokaklarını, damarlarda durmaksızın dolaşan kan misali yürüyerek ve gözlemleyerek dolaşmalılar. Bu düsturla nefes alan bir yazar adayı, yaşayan hikayelerin kokusunu içine çekerek yaşanmamış fakat yaşanması muhtemel hikayelere kalemiyle nefes olabilir. Yeter ki sabır göstersinler ve içlerinde üretme arzusunu ve heyecanını kaybetmesinler.
Heyecanıma ve bu ilk adımıma ortak olan kıymetli İshak Edebiyat ailesine çok teşekkür ediyorum.
Commenti