1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Edebiyata olan ilgim ilk gençlik dönemlerimde başladı. O zamandan beri kendimce yazılar yazıyordum, bir iç dökmeden öteye gidemeyen yazılardı. Bir dönem kendimi şair zannettiğim de oldu, belki de her öykücü yaşamıştır bu yanılgıyı. Sonra kendime beğendiremediğim şiirlerim benden vazgeçtiler, “Beni istemeyeni ben hiç istemem,” dediler, şiirin bir burcu olsa kesinlikle akrep olurdu. Ardından pandemi sürecinde, okulların da kapatılmasıyla ufak tefek öyküler yazmaya başladım. Hoşuma gitti.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, öykünün küçüklüğü beni cezbetti. Küçük şeyleri seviyorum. Küçük metinlerin içindeki büyük hikâyeleri görmek, hacmi belli olan bedenin içindeki ölçülemez ruhu görebilmek gibi; ilginç, eğlenceli, keyifli ve hızlı.
Hayır, hiç değil. Küçük bir çerçeveye bir hikâyeyi taşırmadan doldurmak öyle kolay bir iş değil.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
İlk öyküm yayımlandığında bana bunu bir arkadaşım söylemişti. Sabaha kadar uyuyamamıştım, sevinçten, heyecandan…
Aptal âşıklar gibiydim, sevgilim göz kırpmıştı bana, onu tekrar görebilmek için kâğıt kaleme sarıldım, hâlâ aynı heyecan içerisindeyim.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Bir sene önce bir yayınevinden teklif almıştım ancak ben henüz hazır olmadığımı düşünüyordum, bu yüzden kabul etmedim. Ama içimde bir, “Neden olmasın?” sorusu uyanmıştı. Daha sonra bana ulaşan bazı insanların yazılarımla ilgili düşünceleri beni cesaretlendirdi ve dosyamı oluşturdum. Dosyayı oluştururken kullandığım anlatım tekniği aynı ya da birbirine yakın olan hikâyeleri bir araya getirmeye çalıştım.
Kitap tek bir temadan oluşmadığı gibi, konu olarak çok savruk hikâyelerden de oluşmuyor. Birbirine paralel olsa da kitabın tamamını kapsayan bütünsel bir tema söz konusu değil.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Dosyamın yayımlanmamasından ziyade kötü bir ürün ortaya koyma ihtimali beni korkuttu. Başından beri dosyam iyiyse yayımlanmasını, iyi değilse yayımlanmamasını diledim. Yayımlandığına göre ürünüm iyidir diyebilirim, bu kendi içimden uydurduğum bir kehanet. Kitabımı okuyanlar bu kehanetin gerçekleşip gerçekleşmediğini anlayacaklardır, bence değer.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
Açıkçası, öncesinde büyük yayınevlerinden üçüne dosyamı gönderdim, dönüş alacağıma da hiç inanmadım. Bu yüzden dönüşlerini beklemeden Metinlerarası Kitap yayınevine mail attım. Öncesinde oradan çıkan kitaplardan edinip okudum, güzel işler çıkarmışlardı. Sağ olsunlar çok hızlı dönüş yaptılar. İsabetli bir karar verdiğimi düşünüyorum.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
Farklı bakış açıları geliştirmelerini öneriyorum. Bir camekâna dizilmiş çikolatalı pastaların arasına frambuazlı bir dilim kek koyarsanız insanların ilgisini çekecektir. Bilmem anlatabildim mi?
Kelimeler koymalarını öneriyorum, sözlük okumalarını. Farklı kelimeler farklı hikâyeleri doğurabiliyor. Zaten hikâye matematiksel olarak kelimeyle başlıyor; kelimeler toplamı eşittir cümle ve cümleler toplamı eşittir hikâye. Kelime hikâyenin bir (1) rakamıdır, oluşun başlangıç noktası. Başladığınız yer ne kadar güzelse hikâyeniz de o kadar güzel olacaktır.
Kommentare