top of page
Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması- Recep Meşe

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

Belli bir yaş olgunluğuna erişmiş biri olarak artık bir eser ortaya koymam gerektiğini düşünüyordum. Son yıllarda sanat ya da yazın alanında bir şeyler üretmek hayaliyle âdeta sancılar içinde kıvranıyordum. Sanki bir şeylere gebeydim. İyi de bir eser vermek ciddi bir işti. Onun gereklerine haiz miydim acaba? Gerçi çok okumuştum ama yazmayı hiç denememiştim o zamana değin. Bu kadar güçlü bir istenç, iç tutarlılık açısından beni düşündürüyordu bir yandan. Kendimi gözden geçirmeli miydim yoksa? Bir ağacın meyve vermesi misali, eğer kayda değer birikimlerim olduysa ya da söyleyecek sözüm, verecek mesajım varsa, bunları insanlara, kendisinden sonrakilere aktarmak isteyişim çok doğal sayılmalıydı. Peki, kişisel tatmin için olabilir miydi bu istek? Olur mu olurdu. Yoksa Maslow'un insan gereksinimleri hiyerarşisindeki piramitte bulunan beş basamaktan, en üst basamaktaki "öz gerçekleştirim" aşamasına mı geçmek istiyordu beynim? Ama ona daha sıra vardı. Neyse canım, daha baştan bu kadar kurcalamaya gerek yoktu. Öyle de böyle de olsa kabul edilebilirdi. Birçok eser böyle ortaya çıkmamış mıydı? Tiyatro dalında bir oyun yazabilirdim. Belki bir sinema hikâyesi ya da edebiyat alanında öyküler mesela. Belki bunlardan birinin üzerine düşüp, yoğunlaşıp deneyebilirdim.

Çevremde, geçmişimden bir şeyler kıpırdadı. Bir de her yazarın bir destekçisi vardır, teşvik eder, seni yönlendirir. İşte beni de bugüne kadar 12 eser vermiş kadim dostum Yazar Mahmut Şenol cesaretlendirdi.

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?

Serbest öyküler yazdım. Yazar yaşadıklarından, çevresinden, içinde bulunduğu çevrenin kültüründen, folklorundan etkilenir. İnsanlarının acıları, sevinçleri, yaşam mücadeleleri öykülerinde yer bulur.

Öykü yazmanın pek de kolay olduğunu düşünmüyorum. Şayet hikâye yazacaksanız çok okumalısınız. Mesela Refik Halit’i, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Sabahattin Ali’yi, Sait Faik’i, Orhan Kemal’i, Yaşar Kemal’i, Bilge Karasu’yu, Vüs’at O. Bener’i, Firuzan’ı ve Edgar Allan Poe, Anton Çehov, James Joyce, Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy başta olmak üzere, yerli – yabancı daha nicelerini okumalısınız. Yazım tarzınız size ait olabilir ancak bir edebiyat dilini yakalamanız gerekir. Ayrıca kurgu önemli tabii.

3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?

İlk öyküm Suyu Bulmak. Ancak ilk yayımlanan öyküm Öte Yaka. Bu öykümü değerli öykü yazarı, edebiyatçı, yayıncı Mahmut Yıldırım’a gönderdim. O da bir dergide yayınlanmasına vesile oldu. Oldukça heyecanlandım. Bambaşka bir duygu bu. Yazdıklarımın birçok insan tarafından okunuyor olması beni biraz ürpertti önce. Bir nevi görücüye çıkmış gibi hissettim. Yazdıklarım kabul görecek miydi? Okunma sayısı epey yüksek oldu. Bu da beni daha da yazmaya teşvik etti.


4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?

Bir kitabı geçecek öykü oluşunca yayıncımın tecrübesiyle içlerinden bazılarını seçerek bir kitap dosyası oluşturduk. Kırdan kente hikâyeler esas olsa da farklı temaların oluşturduğu bir bütünü tercih ettik.

5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş! Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?

Bütün bunlar için endişe duymuyor değildim. Ancak yayıneviyle kurulan karşılıklı saygılı, tutarlı, ilkeli hatta dostluğa dayalı bir ilişkiyle üstesinden geldik.

6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Samimiyete, dürüstlüğe ilkeliliğe dikkat ettim. Başka yayınevi aramadım.


7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?

Afroamerikalı yazar Maya Angelou’nun, “İçinde anlatılmamış bir hikâye taşımaktan daha büyük bir eziyet yoktur,” dediğini anımsayalım. Hikâyelerinizi içinizde taşıyarak kendinize eziyet etmeyin, olgunlaştıklarına inandığınızda, onları bir şekilde anlatın ve yazmaktan da korkmayın. Sonra da o hikâye, o öykü kendi yolunu çizsin.

Bol bol gözlem yapın. Olayları, insanları, ilişkileri gözlemleyin. Yukarıda da yazdım, tabii ki çok okuyun. Sonrasında yazmaya başlayın. Yazdıklarınızı başkalarına okutun. Özellikle mümkünse sizden daha iyi olanlara okutun. Tepkileri, önerileri dikkate alın. Yazdığınızı usta bir yazarın bir hikâyesiyle kıyaslayın. Ben bunu Yaşar Kemal’in Kalemler öyküsüyle yaptım. Zamanla kendi tarzınız oluşur. Bir de kelime dağarcığınız genişletmeniz gerekir. Yazım kurallarına da dikkat tabii ki.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page