1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Sanırım öykü yazmaya lisedeyken, 2011 senesi oluyor, Kıbrıs’taki yerel bir gazetenin benden Ada’da göçmen olmak üzerine bir yazı yazmamı istemesiyle başlamış oldum. Gazete için yarı kurgusal, öykü benzeri kısa metinler yazdım. Aldığım geri dönüşler olumlu olmasına rağmen metinlerin gerçekliği ve gördüğü ilgi beni korkuttu sanırım ve yazmayı bıraktım. Yazmaya tekrar cesaret etmem beş seneyi buldu. Ama daha iyi yazmak istiyordum, Ankara’da lisans eğitimine devam ederken bir yaratıcı yazarlık kursuna yazıldım ve aynı sene Kıbrıs’taki bir mizah dergisinde düzenli yazmaya başladım. Türkiye’de ilk kez 2017’de bir öyküm yayımlandı. O zamandan beri de kendimce devam ediyorum öykü yazmaya ve tabii okumaya da.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Gazetede başladığım için sanırım, ister istemez işi kısa tutmak gerekiyordu. Gittiğim yaratıcı yazarlık kursunda da daha çok kısa kurguları işledik. Sanırım daha aşina geldiğinden öykü yazdım hep. Ne yazmak istediğimden emin olmadan, en azından kafamın içinde emin olmadan, yazmaya oturmuyorum. Öykünün o ilk cümlesini her daim önceden biliyor oluyorum ve kafamda tekrarlıyorum. Gerisi yazarken çıkıyor zaten. Bu yüzden sanırım işin sadece kâğıda dökme kısmını düşünürsek o kadar da zor gelmiyor bana öykü yazmak. Ama başka bir türle kıyaslamıyorum burada. Her tür başka bir yazma disiplini talep ediyor bence. Öykü yazar gibi roman yazamam mesela.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
Türkiye’de yayımlanan ilk öykümün macerasını anlatayım. Öykü yazmaya bir dürtü ya da şiddetli bir duyguyla başlıyorum. Bu yüzden bir kere başından kalkınca dönüp tekrardan edit yapasım gelmiyor ve genelde de yapmıyorum. Büyük ihtimalle de bu nedenle öykülerimin çoğu, özellikle Türkiye’deki dergiler tarafından reddediliyordu ve hatta buna alışmıştım. Bu yüzden yine böyle hiçbir düzenleme yapmadan yazdığım bir öykü Öykü Gazetesi tarafından kabul edildiğinde hayrete düştüm. Can Yayınları altında çıktığı ilk zamanlardı. “Bugün İntihar Etmeyeceğim” adlı öyküm Mart 2017’de, altıncı sayıda yayımlandı. Hâlâ Ankara’da öğrenciydim ve o sayıyı eve hediye yollamışlardı. Öykümün olduğu sayfayı görünce, o kadar da kısa görünmüyor, diye düşünmüştüm ve bu yolda devam edebileceğime dair umut verdiğini hatırlıyorum.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Yazımın farklılaştığını düşünene kadar dosya oluşturma fikri aklıma gelmemişti. Elimde Türkiye’de yayımlanan, kurgusu daha dramatik öyküler ve Kıbrıs’ta çıkan, hafif hicivli mizah öyküleri vardı bir sürü. Hammurabi için her ikisinden de eşit sayıda seçtim, sonra mizah öyküleri fazla sırıtıyormuş gibi geldi ve onları çıkardım. Kalan öykülerde tema olarak benzer durumlar var evet. Çaresizlik, travmalar ve bunları devamlı olarak hatırlama eylemi.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Hammurabi’yi 2018’de tamamladım ve dosyamı bir buçuk sene boyunca ilk olarak Kıbrıs’taki, daha sonra Türkiye’deki yayınevlerine gönderip durdum. Belki de on-on iki yerden olumsuz geri dönüş almışımdır. Sonra 2019’un yarısındaydı sanırım, orta halli bir yayınevi bana öyküleri beğendiklerini yazdı. İlk etapta inanılmaz sevindim ama sonrasında benden dosyada yapmamı istedikleri değişikler hoşuma gitmedi. Özetle şunu söylüyorlardı. Ya Kıbrıs ağzıyla yaz ya da İstanbul Türkçesiyle. Benim öykülerde, Kıbrıs ağzı ve Türkiye’deki yöresel şiveler çok fazla yer alıyor, hatta Kıbrıs’ta geçen öykülerde yer yer İngilizce kullanımı da var. Bu dil karmaşası hoşlarına gitmedi sanırım. Ama ben bunun tam aksini düşünüyordum. Öykülerimi bana özel kılan unsurlardan biri olarak düşünüyordum bunu ve maalesef yayınevine dönüş yapamadım. Ve o dönüşle anladım ki, öykülerim bu tarz düzenlemeleri yapmadığım sürece asla basıma uygun bulunmayacaktı. Ve ben de kitap yayımlatma fikrinden tamamen vazgeçtim ve başka, daha uzun bir hikâye üstüne çalışmaya başladım. Gözüm korkmadı ve yazmaktan da vazgeçmedim. Çünkü yazmaktan keyif alıyordum. Asıl olay buydu.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
Dosya gönderirken dev yayınevlerini geçiyordum çünkü asla tanınmayan birinin kitabını basmazlar diye düşünüyordum. Bu nedenle de orta ölçekli ya da bağımsız yayınevlerine göndermiştim. Ama dediğim gibi bir buçuk senenin sonunda kitap çıkarma fikri artık aklımdan tamamen silinmişti. Ama öykülerime az çok güveniyordum ve unutulup gitmelerini istemiyordum. Yazma şeklim değişiyordu ve bu öyküler için bir zaman varsa beş sene sonra değil, şimdi diye düşünüyordum. Daha sonra öykülerden kitapçık yapma fikri doğru. Dosyamdan birkaç öykü seçip A4’e çıktı aldım, katladım, basit turuncu bir kapak hazırlayıp zımbaladım. Bu kitapçıkları bir sokak marketinde stand kurup sattım ve Hammurabi kitapçığım bir şekilde o gün epey bir ilgi gördü. Sonrası inanılmaz hızlı gelişti. Dosyamın tamamı 2020 ağustosunda önce Kıbrıs’ta yayımlandı. Dosyamı ilk gönderdiğim yayınevi Işık Kitabevi'ydi ve sanırım iki sene sonra hedefime ulaşmış oldum. Sonra yollarımız Türkiye’deki bağımsız yayınevi Vacilando Kitap’la kesişti. Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Okumuş, öykülerin Türkiye’de de okunması gerektiğine beni ikna etti çünkü Kıbrıs baskısı Türkiye’de satılmıyordu. Burada kendisine teşekkür etmek istiyorum çünkü Hammurabi halihazırda Kıbrıs’ta satıyordu, hatta 2020’nin en çok okunan öykü kitabı olmuştu. Demek istediğim Kıbrıs’ta kitabı alacak olan zaten almıştı ve Mustafa Bey buna rağmen öykülerime inanıyordu, dahası Işık Kitabevi’yle aramızdaki anlaşmaya saygı göstermek adına Hammurabi’yi yalnızca Türkiye’de dağıtıma sokmayı, Kıbrıs’a göndermemeyi de kabul etti. Hammurabi, Şubat 2021’de Türkiye’de yayımlandığından beri öykü kitabım Türkiye’de farklı, Kıbrıs’ta farklı yayınevi tarafından temsil ediliyor. Şu an düşünüyorum da Mustafa Okumuş’un yaptığını ancak kitaplara gönül vermiş çılgın bir edebiyatsever yapabilirdi. Bence bu Vacilando Kitap’ın yayınevi anlayışına dair güzel bir örnek.
(Yazar fotoğrafı: Fulya Bozbıyık)
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
Kendimi birilerine yazarlık tavsiyesi verecek kadar pişmiş görmüyorum. Gazete ve edebiyat dergileri, neyi basmayı kabul edip neyi etmediklerini görmek için öğretici oldu. Hammurabi öncelikle Kıbrıs’ta çıksın istiyordum ve Türkiye’deki edebiyat çevrelerinden de kimseyi tanımıyordum zaten. Kıbrıs’taki bazı “bilinir” kişilere dosyamı okusunlar diye neredeyse yalvardığımı hatırlıyorum. Sırf okusunlar diye… Ama bu beni hiçbir yere götürmedi. Benim için işler Hammurabi’yi kitap olarak yayımlatma hevesinden tamamen vazgeçip yeniden yazdıklarıma odaklandığımda gelişmeye başladı. Ve zamanında öykülerimi okutamadığım aynı insanlar şimdilerde beni övüp bir şeyler için benden yeni öyküler istiyorlar. Pek de samimi olmayan bir sektör, o yüzden çantalarına ne koymaları gerekiyor bilmiyorum. Sanırım yalnızca yazmaya devam etmek gerekiyor. Ve eğer bir okur, bir yerlerden bir öykünüzü okuyup size yorum ya da eleştiri yapıyorsa, bu geri dönüş negatif olsa bile, o okura güvenmek gerekiyor. Teşekkür ederim.
Comments