Yazmaya ilk ne zaman, nasıl başladınız?
İlk metinlerimi edebiyat olarak görmüyorum, zaten o zaman da böyle bir kaygıyla yazmıyordum. Dokuz on yaş civarında olmalıyım, sık tekrarladığım bir şeydi, bir şeyler uydurup yazıp kalabalığa okumak. Kendime bir sahne oluşturmak istemiştim sanırım, okulda hazır sunulmuş sahne dışında bana özel bir şey olsun. Orta okulla birlikte kimseye okumamaya, liseyle birlikte kilit altında tutmaya başladım. Sakladıkça edebiyata daha çok yaklaştı yazdıklarım. On bir yaşımda ileriki hayatım için kararımı vermiş, o yaşa komik kaçacak bir ciddiyetle aileme bildirmiştim. Onlar da o zaman beni pışpışlamışlardı sanırım ama söylediklerine inanmıştım, kendime güvenim gelmişti. Yazmak denilince buradan, kararımı bildirdiğim o komik ikindiden almak durumunda kalıyorum çünkü hiç kesintiye uğramadan devam etti.
Tür olarak neden öykü?
Meselem 'uydurmak'tı sanırım, bir dünya kurmak, belki kısa süreliğine de olsa bir başka kişi olmak. Bu sebeple yalnızca öykü demiyorum, kurmacayaydı ilgim. Şiire uzak olduğumu hep sezdim, hiç denemedim. Roman denemem olmuştu, meseleleri dallandırıp budaklandırırken uçuşkanlaşan zihin yapım o zaman başarısız olmama sebep oldu. Şimdi biraz daha zihinsel disipline sahibim, sanırım bu kendini, gediklerini tanımaya başlamakla alakalı. Ama öyküdeki anın kristalize oluşunu, o andan karakterin bütün bir hayatını, belki bir insanlık durumunu kısacık bir sürede ima edişini çok seviyorum, başka bir türde bu kadar rahat ifade edilemez bence.
Öykünüz ilk ne zaman yayımlandı?
2015 yılında, o anları hiç unutmuyorum, Sarnıç Öykü'den yayımlanacağı haberinin geldiği maili, Beşiktaş Mefisto'da dergiyi ilk elime alışımı, öykümü, ismimi görüşümü. Hayatımda bu kadar yoğun duyguyla birlikte hatırladığım çok anı yoktur.
Öykülerinizden dosya oluşturma fikriniz nasıl oluştu?
Yayımlanan beşinci altıncı öyküyle birlikte dosyayı düşünmeye başlamıştım aslında. Belirli meselelere odaklamıştım, öykülerin duygusunda aradığım bir bütünlük vardı. Daha evvelden ilk kitap için karar verdiğim kadın bakışı hakimiyeti, kadın personasıyla yazma fikirleriyle de uyuşan bir damar yakaladığımı hissettim ve ondan sonraki öykülerimi bu doğrultuda yazmaya başladım. Bu sebeple yazacağım öykülerin bazılarını erteledim, bazılarını öne çektim. Kafamda tam olarak izah edemediğim parçaları, eksik öyküleri tamamladığımı düşündüğümde de dosya haline getirdim.
Yayınevini neye göre belirlediniz?
Uzun bir süredir öykülerimi Dergah Dergisi'nde yayımlıyordum. Her öyküden sonra eleştiri almak benim için çok önemliydi, öykümü ilerletmem, acemilikleri gidermem açısından faydasını gördüm de. Yayımlanan öykülerim belli bir sayıya ulaşınca yayınevinin editörü kitabımı basmak istediğini söyledi, benim de aklımdaki buydu. Kitap yayımlanırken yazarların geçtiği malum zorlu süreçten geçmedim yani. Editoryal süreç de öyleydi, iyi anlaştığım bir öykücü arkadaşım Sinem Torun'la birlikte bu süreci sorunsuz geçirdik.
Yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir?
Kendi yaptığım hatalardan yola çıkarak, mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakmayı önerebilirim. Okutmak, dergilere metin yollamak hatta bazen yazmak için bile elimize ket vurabiliyor bu şey. Yazma disiplinin en az okumak kadar önemli olduğunu düşünüyorum, o harika fikrin gelmesini beklememek, hemen yazmaya başlamak.
Elif Hümeyra Aydın
Comments