1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Okumayı seven bir ailede büyümek, kitaplarla erken bir tanışıklık getirdi bana. Böyle bir tanışıklığın, hem okuma hem de yazma serüvenimin başlamasında belirleyici olduğunu söyleyebilirim. Ortaokulda duvar gazetesi çıkarıyorduk. İlk öykümü o gazete için yazmıştım. Köy romanları ilgimi çekiyordu. Talip Apaydın ve Yaşar Kemal romanlarını okumaya başladığım bir dönemdi. Yazdığım öyküde bu romanların etkisi vardı. Lise dönemimde ağırlıklı olarak okuduklarım Rus klasikleriydi. Bu klasiklerden çok etkilendiğimi anımsıyorum. Ve o etkiyle karaladığım bir sürü deneme vardı.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Özellikle seçtiğim bir tür olmadı. Farklı türler de denedim. Ama öykü, en azından bu dönem için kendimi daha iyi ifade ettiğim bir tür oldu. Bugün öykü ama yazmaya devam edersem yarın başka bir tür de olabilir.
Yazma serüveni hem kolay hem zorlu diyebilirim. Gözlem, tanıklıklar, yaşanmışlıklar kısaca hayatın kendisi besliyor insanı. Biriktirip damıttığınız şeylere, kurguyu ekleyip edebi bir biçime sokuyorsunuz. Burada da yazmak başlıyor. Yazarken bazen kelimeler birbirini kovalıyor ve hikâye hızlıca akıyor. Ama tıkanabiliyorsunuz da. O zaman iteleseniz de demirlemiş kelimeler kıpırdamıyor. Onun için kolay ya da zor demek çok doğru gelmiyor. Zorluğu da kolaylığı da barındıran karmaşık bir süreç diyebilirim, en azından kendi yazın serüvenim için.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
Evrensel Kültür’de yayınlanmıştı. “Sonbaharın Tozu” isimli öyküydü. Sonbahar çok barışık olmadığım bir mevsim. Çünkü kışı sevmiyorum. Ve onun kapı komşusu sonbaharı da. Sadece kışa açılan bir kapı olduğu için değil, sonbaharın kendisi de hüzünlü çağrışımlar yapıyor. Sonbaharın verdiği o hüznü, bende yarattığı o kaotik ruh halini yazdım. Bir iç dökmeydi, bir şikâyetlenme. Ve biraz da sonbahar üstünden insan hallerini anlatma.
Yayımlandığında heyecanlanmıştım. Yazdıklarınızın okurla buluşması ve onlara değmesi çok güzel. Bir de geri dönüşler olunca insan daha çok heyecanlanıyor ve mutlu oluyor.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Hem kendi deneyimlediğim hem de tanık olduğum yalnızlık halleri, beni yalnızlık üstüne düşünmeye ve yazmaya yöneltti. Yalnızlık temalı öyküler birikmeye başlayınca da dosya oluşabilir diye düşündüm. Hangi yaşta olursanız olun ya da hangi sınıftan, bir şekilde yalnızlık hikâyenize değiyor. Her şeyin buharlaştığı bu hız çağında, o hep köşe başında bekliyor. Gölgesini, gövdelerimize de ruhumuza da düşürüyor. Benden kaçısınız yok diyor…En büyük korkumuz, sınavımız, tenhalığımız oluyor. Sadece dertler değil ama yalnızlıklar da türlü türlü. Ama hangi çeşidini yaşarsak yaşayalım, bizde bıraktığı izler çok benzer. En derinlere işliyor ve ruhumuzu sakatlıyor. Bazen ondan kaçış da daha büyük yalnızlıkları ve yaraları getiriyor.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Evet, meşakkatli bir iş ve sabır istiyor. Ama bir o kadar da heyecanlı. Farklı bir deneyim. Uzun olduğunu bilerek bir yola çıkıyorsunuz. Korksanız da göze aldığınız bir süreç. Ama çantanızda yine de hep umut oluyor. Bazen yol uzayınca, umudunuzu kaybedebiliyorsunuz. Yolun kendisi güzel ama o yolun sonunda kitabın insanlarla buluşacak olması başka bir güzel…
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
İthaki benim takip ettiğim, yayınlarını beğendiğim yayınevlerinden biriydi. Onun için aklıma ilk gelen seçenekler arasında oldu. Dosya kabul edildikten sonra, yayınevinin her aşamayı benimle ortaklaşa yaptığını söylemeliyim. Kapak seçimine kadar pek çok konuda görüşüm alındı. Birlikte çalışmak mutluluk vericiydi. Bu süreçte emek veren bütün yayınevi çalışanlarına bir kere daha teşekkür ediyorum.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
Her yazanın yazma serüveni farklı ve özgün. Öneri değil de belki kendi yazma sürecimle ilgili bir şeyler söyleyebilirim bu noktada. Yazmak için çok okumak gerekiyor diye düşünüyorum. Diğer taraftan merak ve hayatın içindeki hikâyeleri öğrenme heyecanını da hep içinde taşımak gerekiyor. Bazen yazarken kendinizden yola çıkıyorsunuz ama vardığınız yer başka insanların hikâyesi olabiliyor. Birbirine çok uzak gibi görünen insan hallerinin aslında birbirine yakın olduğunu görüyorsunuz. Hikâyelere duyulan o sahici merak, insanın biricik olduğu yanılsamasını kaldırıyor. Böylece kibirden uzak daha sahici bir ilişki kuruyorsunuz hayatla, insanlarla. Ve işte o zaman başka dünyalara açılıyorsunuz. Bu bir genişleme ve çoğullanma hali. Sanırım yazarken en çok bunu seviyorum.
Comments