1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Sekiz-dokuz yaşlarında, bilgisayarla ilk karşılaştığım zamanlar başladım. Öğretmen ilk dersin “serbest zaman” olduğunu söylediği için her sabah illa bir arkadaş bulup onunla oyunlar oynuyordum. Sonra bir gün annemler veli toplantısına katılınca bu vaktin içten içe, bitmeyen ödevlerin tamamlanması için ayrıldığını anladık. Sınıftaki bilgisayarda öykü yazmayı, kimseyi alıkoymayacak tek kişilik bir oyun olarak keşfettiğimi hatırlıyorum.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Kolay yoldan olanı da vardır, kendi sınırlarınızı zorlayanı da – her iş gibi. Bana kolay geliyor demezdim ama kurmacanın kendi bulmacalarını çözmenin zevkli bir tarafı da var.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübü’nde Aşiyan isimli bir dergi çıkarıyorduk. Yayımlanan ilk öyküm sanıyorum oradadır. Macerasını ve yayın kurulunun ne yorum yaptığını hatırlamıyorum; fakat okuduktan sonra, bunu sen mi yazdın, diye soran birkaç arkadaşım olduğunu hatırlıyorum. Edebiyat kulübündeki yerinde duramayan hallerim dışında o dönem bol hırkalarının arkasına saklanan, kimsenin dikkatini çekemeyecek kadar sessiz sakin bir öğrenciydim; bu yüzden bu şaşırtma hali hoşuma gitmişti. Başka zaman olsa varlığınızı fark etmeyecek kimselerin merakını uyandıran gizli bir özel güç gibi.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Başta belirli bir tema üzerinde ilerlemedim. Fakat dosya için seçtiğim öykülerin bir kısmının ortak bir dilde birleştiğini, sanki aynı evrende dolaşır gibi birbirine sokulduğunu fark ettim. Böylece farklı üsluplara sahip dört farklı bölüm şekillendi, onlara uygun eklemeler ve düzenlemeler yapıldı.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Yayımlanmak evet uzun bir süreç ama uzun uzun vakit ayırmamıza değecek bana göre başka önemli sorular var: Neden yazıyorum? Yayımlanmayacaksa dahi yazmaya hazır mıyım? Yayımlanmak tabii ki o dosyayı kafanızda bitirebilmenize, bir sonraki işlere odaklanabilmenize yardımcı oluyor ama tereddütte kaldığımız her an bu sorulara yanıtımızı tazelememiz gerektiğini düşünüyorum. Neye ihtiyacımız olduğunu doğru tespit edebilirsek ve en önemlisi sebeplerimizi sürecin kendisinde bulabiliyorsak olası sancıları göğüsleyebiliriz. Benim için korkudan ziyade yayımlanmadığı müddetçe üzerine çalışmayı bir türlü bırakamadığım bu dosyanın artık bir an önce benden çıkmasını umduğum bir süreçti diyebilirim.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
Kitabın, metnin ruhuna uygun düşecek içerikler basan bir yerden çıkmasını çok istedim. Bu anlamda İthaki’nin başlıkları arasında yer almak gurur verici, dosyamı yayımlanmaya değer buldukları için çok şanslı hissediyorum.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
En önemlisi neden yazdığımızın yanıtını cebimizde hazır tutmak. Sonra çantaya bol bol gözlem, anlama arzusu, hayata karşı bitmez bir merak atmak hiç fena olmaz. Silip yeniden inşa etmekten gocunmamak ve sonuçtan ziyade sürecin tadını çıkarmayı öğrenmek, çantanın dolsa da hafif kalmasını sağlayan büyüler.
Comments