top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması: Çağla Çinili


Öykü yazmaya ilk ne zaman, nasıl başladınız?

İlkokulda ders dinlemekten sıkılınca (ki çok sıkılırdım) defterlerimin arkasına resimler, karikatürler çizer, kısa öyküler yazardım. Daha sonra lise üçte dönem ödevi yerine hazırladığımız kişisel projelerimiz için gelirleri kadın sığınma evlerinden birine bağışlanmak üzere bir novella yazdım. Elbette ki bu novella basılmadı, hatta yazdığım şeyin bir novella olduğunu bile sonradan öğrendim. Yine de elimde derli toplu bir kurgusu olan ilk ciddi kurmaca buydu.

(Fotoğraf: Gürsel Bektaş)


Tür olarak neden öykü?

Ailemde annem, anneannem ve büyükbabam gibi çok iyi hikâye anlatıcıları var ve ben yıllarca onları dinleyerek büyüdüm. Bunun doğal bir sonucu olarak da öykü ile ilişkim, diğer türlere kıyasla çok daha kendiliğinden, zorlamasız gelişti. Esasında sadece öykü değil, şiir de yazıyorum. Şiir çok güçlü bir kaynak benim için. Buna rağmen benim anlatmak istediklerimi anlatmak istediğim şekilde anlatma imkânlarımı zaman zaman kısıtlıyor. Bunu, şiirlerimin sonlarının öyküye göz kırpmaya ve düzyazıya evrilmeye başlamasıyla fark ettim. Yani şiirde dahi olay ve durum anlatma peşindeyim. Bu sebeplerle öykü türü benim için “dans edilecek doğru ayakkabı” diyebilirim. En azından şimdilik böyle hissediyorum.


Öykünüz ilk ne zaman ve nerede yayımlandı?

Varlık’ın 2018 - Aralık sayısında.

Öykülerinizden dosya oluşturma fikriniz nasıl oluştu?

15 yaşından beri Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne katılma hayalim vardı ama buna hiçbir zaman cesaret edemediğim için dosya da yapmamıştım. 2019’un son günlerinde bir sabah bana çok kötü hissettiren bir olay yaşadım ve hissettiğim duygu bana yıllar evvel yaşadığım başka bir olayı hatırlattı. Yaş ve zaman irdelemesi yapmaya başladım. Günün sonunda elimde yeni bir öykü ve yarışmaya katılım için koyulmuş 30 yaş sınırına 3 senem kaldığını kabullenişim vardı. Sürekli bekleyerek zamandan başka bir şey kaybetmeyeceğimi, yarışma sonuçlarını bekleme heyecanının bile 15 yaşındaki halime verebileceğim en güzel hediye olduğunu fark ettim. Yani mesele cesaret etmekti esasında. Yazdıklarım kimler, anlattıklarım neler, öykülerimde yer alan kırılma noktalarının ortak bir yönü var mı, varsa benim için önemi nedir, bu öyküler kimleri temsil ediyor yüzleşmesiydi. Arşivimde kimi dört senede, kimi üç senede kimisi bir haftada bitmiş olan çeşitli zamanlarda yazdığım ama üstüne çok çalıştığım öyküleri eledim, sıraladım, birbirleri üzerine tekrar ördüm. Böylece ortaya bir arada olmaktan, birbirlerinin arkasında durmak için yazıldığından son derece emin 10 öyküden oluşan bir “Kendimi Doğurmadan Hemen Önce” evreni çıktı. Hatta şu andaki hali ile taslak hali redaksiyon haricinde ve öykü sıralamaları dahil tastamam aynıdır.


Yayınevini neye göre belirlediniz?

Editörüm Devrim Horlu öykülerimden birkaçını okumuştu, yarışmadan bir sonuç alamazsam dosyayı incelemek istediğini söyledi. Esasında yarışmada derece elde edemesem bile dosyayı göndermeyi planladığım üç yayınevinden biri de İthaki’ydi. YNN sonuçları açıklandıktan sonra derece almadığımı görünce de hemen yolladım. İncelenip kabul edildi. İthaki’nin yayın çizgisini ve çok yönlülüğünü seviyorum. Yeniliklere açık, nitelikli ve renkli bir çizgisi olduğunu düşünüyorum.

Yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir?

a- Dolmayan çanak taşmaz. Çok fazla okuma yapmak ve okunan kitabı kurmaca tekniği üzerinden de inceleyerek okumak çok yararlı oluyor. Bunun yanında şiir, psikoloji, mitoloji, sosyoloji, siyaset hatta ekonomi okumaları bile kurmacayı çok besleyen kaynaklar. Yeterince okuma yapılmadan yazılan şiirler ve kurmacalar kendini olumsuz anlamda çok belli ediyor. Yazmak bir süreç, yazmadan tecrübe kazanamayacağımız gibi okumadan da iyi yazamayız. Kısacası yazmadan önce çanağı taşıracak kadar çok okuyarak yazmaya yatırım yapmak gerekir.

b- Yaşananlara rağmen değil yaşananlarla birlikte yazmayı öneriyorum. Hayata karışmak, kendimizle tanışmak, yeni insanlar keşfetmek, bazen hatalar yapmak ama kendi yolumuzdan, kendimizin seçtiği geleceğe doğru gitmeye çalışmak gerek. Yaşananları yazmaktan değil, yaşananların bahşettiği duyguları ve durumları eğirip iplik yapmaktan bahsediyorum. Anlattıklarınızın anlaşılmak istemek gibi bir amacı olmalı, bu amaç/ların ne olduğu da ancak gerçekten “yaşayarak” bulunabilecek şeyler. Böylece mış gibi yazmayız, bir duygu, bir duruş ve bir amaç üçgeninde tutarlı yazarız. İyi bir kurmaca tekniği yalnızca iyi bir ayakkabıdır. Ayakkabıyı giyecek kişi “gerçek duygu/duruş/amaç” olmadan dans edemez, yalnızca iyi bir ayakkabıyla yürümüş olur.

c- Yukarıda saydıklarım kendi sürecimden yola çıkarak yararlı olacağını düşündüğüm önerilerdir. Yazmanın başlangıcında herkesin önünde bilindik yollar olacaktır. Lakin çoğu yazar ve şair açılmış yollardan gitmez, kendi yolunu kendisi açar. Dolayısıyla aslında önerilerim birçok kişi için geçerli olmayabilir de...




0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page