top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Tozlanmış Öykü- Pervin- Bir Hizmetçinin Maceraları (Büyük Bey)

Büyük Bey

 

Köşkte küçük beyle iki aydan beri tatlı tatlı zamanlar geçiriyorduk. Hatta geceleri yatağıma gelmek için odasını bile en üst kata, benim odamın yanına taşıtmıştı. Selahattin Bey o kadar güzeldi ki adeta tutunca içime sokmak istiyordum. Fakat bu tehlikeliydi: Bir insan sevdiğine karşı, kız iken fazla zayıf olmamalı. Teyzemin dediği gibi bunda netice iyi çıkmaz. Sanki aşağıda çok gürültü oluyormuş gibi tenha bir yer arayan küçük bey her gece kitap yerine göğsümü açıyor. Dudaklarında ders yerine dilimin ucu dolaşıyordu. Böyle cümbüşler içinde yaşadığımız içindir ki hem Selahattin’in hem benim yorgunluktan gözlerimizin altı siyahlanmıştı.

Bir gün beni büyük bey yanına çağırdı, dizleri ağrıyormuş. Nazik bir tavır ile:

Pervin, "Biraz dizlerimi ovar mısın?" dedi.

Fuat Bey, milyonca banknottan yorgan yapan, yeni zenginlerden biriydi. Hovardalığı dillerde destan olmuştu. Kleopatra, israf olsun diye, incileri şarap kadehinde eriterek içermiş. Fuat Bey de aynı fikirle sevgililerinin sigarasını elli liralık banknotlarla yakarmış. Henüz kırk yaşında olduğu halde ellisinden fazla gösteriyordu. Bununla beraber zevk ve eğlenceden yorulan yüzü hâlâ sevimli, yakışıklıydı.

"Kâfir, dedi, ben seni ufak bir çocuk sanıyordum. Ne güzel bir göğsün var. Aç göğsünü bakayım?"

Utancımdan yerin dibine giriyordum ama büyük bey emrediyordu, açmaya mecburdum! Fuat Bey dizlerini ovdurmaktan vazgeçerek ayağa kalktı. İpek bir gece elbisesi içinde ne kadar zarif görünüyordu, bana:

"Yarın hanımdan izin al, akrabandan birini görecekmişsin gibi yap. Benim yazıhaneme gel, yüz lira kazanacaksın!"

Yüz lira mı? Bu bir servet. Ertesi gün hanımdan izin aldım. Fuat Bey’i yazıhanesinde buldum. Bir otomobile bindik, Şişli’ye geçtik. Şık bir apartmanın önünde inerek üçüncü kattaki güzel bir daireye çıktık. Daha içeriye girer girmez Fuat Bey maharetli bir çapkın eliyle çarşafımı, bluzumu, etekliğimi, hepsini bir anda çekip çıkardı. Nihayet çırılçıplak kalmıştım. Beni geniş bir karyolaya attı. Karyolanın önünde ve arkasında iki ayna vardı ki beni yukarıdan ve aşağıdan tamamıyla ifşa ediyordu.

Fuat Bey ipekli içliğiyle yanıma yattı: “Sen de mi beni baştan çıkaracaksın?” diyordu: Acaba ben mi onu, o mu beni?

"Ne güzel kalçaların var. Ufak, fakat zarif. Niçin bacaklarını çengelliyorsun. Gözlerini bana çevir, bakayım!"

Fuat Bey’in dudakları her tarafımda geziyordu, eli de rahat durmuyor, beni her yanımdan gıdıklıyordu. Gülüyor muydum, hıçkırıyor muydum, bilmem. Fakat iki saat sonra yüz lirayı alarak oradan çıkınca parayı tamamıyla hak ettiği anladım. Zira oğluna vermediğim bir şeyi babası satın almıştı.


Pervin


Not: Bu öykü Pervin takma ismiyle Güleryüz gazetesinin 7 Eylül 1338/1922 tarihli 73.

sayısında başlayan “Bir Hizmetçinin Maceraları” serisinin ikinci öyküsüdür ve aynı gazetenin 74. Sayısında yer almıştır.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page