1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Cevabım çok garip gelebilir ama söyleyeyim. İlk öykümü ortaokulda matematik öğretmenim sayesinde yazdım. Kendisi okuyan ve benim de kitaplarla olan bağımı kurmamı sağlayan kişidir. Halen görüşürüz kendisiyle. Ona çok şey borçluyum.
2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben hayatta hiçbir şeyin kolay olduğunu düşünmüyorum. Uğraştığınız alan ne olursa olsun çalışmak ve emek vermek gerek. Öykü dosyam 87 sayfa ama editörlerim Emre Bayın ve Kıvanç Koçak ile bir yıl çalıştık. Tabii konserlerimden ve müzik işlerimden ötürü zaman buldukça çalıştık. Şuna değinmemde fayda var. Beni herkes önce müzisyen olarak bilir. Ben de kendimi ilk olarak müzisyen sonra yazar olarak tanımlarım. Yıllardır yazıyorum. Yani yaklaşık yirmi yıldır. Ben yazılarımı paylaşmak istemedim bu süre zarfında. Sadece yakın çevremle paylaştım. Sadece öykü değil, biliyorsunuz bu benim yedinci kitabım. Roman, deneme, portre, hatırat ve araştırma-inceleme kitapları da yazdım. Şiir de yazıyorum. Bir dosyam da var ama onun biraz daha pişmesini bekliyorum. İşte bu yüzden öykülerimi uzunca bir süre beklettim. Acaba oldu mu, diye düşündüm. Yakın çevremden bu işi bilen insanlara gönderip beni eleştirmelerini istedim. Dosyamdan birkaç öykümü çıkardım hatta onların tavsiyeleri üzerine.
3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
İlk yayınlanan öyküm kitapta yer alan ‘Zenci Eli’ adlı öykümdü. Dergah dergisinde yayımlanmıştı. Biraz da eşim vesile oldu buna. ‘O kadar öykü yazıyorsun bari yayımla onları,’demişti. Dergiyi aldığımda elbette mutlu olmuştum. Hatta eşimle Salacak sahilinde çay içip bir defa da dergiden okuduk öykümü.
4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?
Ben çok yazan biriyim. Şu an yayımlanmayı bekleyen dokuz dosyam var. Hali hazırda epey de bir öyküm var. Bu kitapta bütün öykülerin ayrı bir konuyu ele almasına özen gösterdim. Bir tema üzerinden gitmedim. Gelenek ve modernite arasında, taşralı ve şehirli olmak arasında sıkışıp kalmış karakterler yarattım. Yani bir sıkışmışlık üzerinde yaşamaya çalışan insanların hikayelerini yazdım. Üç öykümü, Zenci Eli, Ressam, Bir Sokak Müzisyenin Güncesi, kendi yaşam deneyimlerimden yola çıkarak yazdım. Kitaptaki en çok çalıştığım öyküyse İki Tehcir öyküsü oldu. Şu ana kadar da okuyucularımın en beğendiği öykü bunlar.
5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?
Öyle bir sorunla hiç karşılaşmadım. Kitabım İletişim Yayınları’ndan çıktı. Zaten öncesinde üç kitabım yayımlanmıştı aynı yayınevinde. Her zamanki gibi dosyamla ilgilendiler. Bu yüzden öyle bir kaygım olmadı.
6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?
Üç farklı yayınevinden kitabı çıkmış birisiyim. Everest ve İletişim Yayınları Türkiye’nin en bilinen yayınevleri. Benim Hayatın Uğultusu Dışında-Portreler kitabım Pruva Yayınları etiketiyle çıktı. Sevdiğim bir ağabeyimin yayıneviydi. Bir muhabbet sırasında dosyamın olduğunu söyledim ve gönderdim. Ben yayınevi aşamasını yazarken hiç düşünmedim. Zaten dediğim gibi yıllarca yazdıklarımın yayımlanmasını kendi istemedim.
7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?
İyi bir okur olmak önce. Yola çıkmadan önce yolda kimler neler yapmış onu iyice bilmek gerek. Ben bibliyofilim. Okumaya müzikten daha fazla zaman ayırdım hep. Faydasını da gördüm tabii ki. Mesela öykü okuması yapacaksam cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar okuma yapıyorum. Yani Türkiye’de neler yapılmış bu konuda kimler nasıl öykü yazmış diye didik didik çalışıyorum. Mesela elli kuşağını okumak zihnimi açmıştı. Özellikle Feyyaz Kayacan ve Selçuk Baran öyküleri bana nasıl öykü yazıldığını öğretti. Aynı şekilde Ali Teoman ve Tahsin Yücel’den de çok şey öğrendim. Ve daha birçok isimden…
Comments