top of page
Ara


Öykü- Ayhan Kavcı- Ortama Amerikan
Ludwig az ötemde, tezgâhın berisinde içki doldurmakla meşgul. Onun önünde dikilen domuz kılıklı herif yanındaki zarif kadına az önce sert bir kanyak ısmarladı. Havanın bugünlerde çıldırdığı akla getirilirse kadına işkence etmeye niyetli. Öte yandan şu Ludwig ismi… Teksas’ta bu isimle dolaşmak biraz cesaret ister. Ludwig, fonetik estetik açısından ele alırsak, New York’un kuzeybatı mahallelerinde, kim bilir, belki Village’da ya da Boston’da oturanlar için yatıştırıcı bir hap o

İshakEdebiyat
2 gün önce


Öykü- Sevim Alkan- Aynının Aynası
Koridorda süzülüyorum. Süzülmüyorsun. Evet, süzülüyorum. Kambur sırtımın izin verdiği kadar yürüyor gibi gözüküyorum. Yavaşım. Bir o kadar da uyuşuk. Tepkisiz bir çehre, üstten bakan gözler ve suskun bir ağız. Ve beni böyle tasvir eden bir başka ruh. Bu hakkı kendinde nasıl bulabiliyor? O da senin gibi bir insan, şaşma. Şaşırmadım. Yerime oturuyorum sakince. Kimseyle göz göze gelmemeye özen gösteriyorum bir yandan da. Neden? Sana bakarlarsa konuşabilirler. Konuşsunlar. Konuşu

İshakEdebiyat
3 gün önce


Öykü- Tuğrul Durmazer- Tozlu Kaldırımlar Müdavimi
Güneş henüz doğmamış, hava aydınlanmamıştı. Yeniköy’ün sokak lambaları, o duygusuz sarı ışıklarıyla iş makinelerinin çukurlar oluşturduğu, düzensiz yolları ve toz içindeki kaldırımları aydınlatıyordu. Birkaç evin bahçesindeki köpeklerin sesleri dışında, Lidya Sokağı’nı kaplayan başka bir ses yoktu. Bu sırada Alper işe gitmek için çoktan uyanmıştı. Yatağından kalktığında ilk iş takvime baktı. Bugün işe gitmeden önce bir yere uğraması gerektiğini hatırladı. Mutfağa yöneldi. Çay

İshakEdebiyat
14 Kas


Öykü- Vildan Çelik- Dost Çağrısı
Sevgili Nuran, Bu sıralar seni ihmal ettim biliyorum. İstanbul’dan ayrılalı bir seneden fazla oldu. Şimdiye kadar sana bir kucak dolusu mektup göndermem gerekiyordu. Adnan ve buradaki eş dost beni oyaladı. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar mektup yazabildim. Mutluluğumu, sağlığımı ve Adnan’ı anlattığım birkaç satır sadece. Senden gelen mektuplara göz gezdirdim az önce. Çoğunun kısaca çiziktirilen birkaç satırdan ibaret olduğunu hayretle gördüm. Ben iyiyim, Fatma iyi, Müm

İshakEdebiyat
12 Kas


Öykü- Korkut Kabapalamut- Gemi
Bu dev yolcu gemisindeki trajik yolculuğum ne zaman başladı, doğrusu hiç bilmiyorum. Gemiden önce neler yaşadım, nasıl bir hayatım oldu, örneğin az da olsa mutlu biri miydim, ne iş yapıyordum, bir ailem var mıydı o konuda da bir fikrim yok. Ne kadar çabalasam, kendimi zorlasam da anımsayamıyorum. Gemideki hayatım monoton. Birkaç yakın arkadaşım var. Geminin öncesi onlar için de sır, bir acayip muamma. Ama onlar bu durumdan benim aksime şikâyetçi değiller. Bilsek, anımsasak ne

İshakEdebiyat
10 Kas


Öykü- M. Bülent Bingöl- Fincan Takımı
“Hediyenin hafif meşrep takımıyım,” diye içimden geçirmiyor değilim. Yıllar oldu bu alemdeyim. Kucaktan kucağa geziyorum. Beni mağazadan birinci defa alan teyzenin yüzünü bile hatırlamıyorum. Kadınların sevdiği bir ürün olmama rağmen bir cinsiyetim yok. Her ne kadar turuncu oluşum çeşitli dedikodulara yol açsa da kendimi bir cinse ait görmüyorum. Hediye denilince ilk akla gelen harcıalem bir takım olmam beni hiçbir zaman rahatsız etmedi. Sonuçta bir eşyaydım. Alınıp satılabil

İshakEdebiyat
7 Kas


Öykü- Zeynep Öztekin Yıldırım- Artı Puan
Yaşadığım yer pek de geniş olmayan mavi su dolu bir çanağın kıyısında. Karşısında aşağıyı ve aşağıdakileri inceleyen çam ormanlarıyla kaplı dik yamaçlar yer alıyor. Aşağıda kimler mi var? Birinci grup bütün yaz orada yaşayan daha doğrusu çabalayan oralılar. İkinci grup altı beşçiler, yani altı gece beş güncüler ile üç dörtçüler. Üçüncü grup ise keyfinin kâhyası olan karşıdaki sudan gelenler. Onların evleri bizim biraz uzağımızda, burada arkadaşlarıyla buluşur, yılın herhangi

İshakEdebiyat
4 Kas


Öykü- Murat Boğurcu- Pencere
Sabahın ilk ışıkları kepenklere vuruyor, raflardaki kitaplar gölgelere fısıldıyordu. Ama kimse gelmiyordu; sanki tüm ada sessizce beni izliyordu. Sabah dokuzda dükkânın kepenklerini kaldırdığımdan beri yalnızca dört kişi uğramıştı. Bu sessizlik, kitapların ağırlığını hatırlatıyordu bana. İnsan ruhunu çoğu kez hafif şeylerle doyurur. Oysa kitap öyle değildir. Okumak insana ağır gelir; bir sayfayı çevirmek bile bazen yük olur. Cümlenin içine yerleşen her harf, bir inşaatın teme

İshakEdebiyat
3 Kas


Öykü- Ayşe Gizem Güngör- Pelin Otu
Fatma Hanım, buyurun girebilirsiniz. Fatma Hanım, Fatma Hanım burada mı? Fatma Pelin Çatay? Fatma gibi hissetmediğimden, hiç üstüme alınmadığım bu çağrı, benim için. Daha çok Pelin’im ben. Fatma, annemin bana hamileyken aç olduğu günlerden birinde, bir kutu sütle bir ekmek getiren üst komşusuymuş. Bense Pelin’im. Babam pelin otunun şifasına inanıp koymuş adımı. Daha anlamlı olan bu, adımın hikâyesi bu olsun. Ama ben ıtırlı bir kokudan ziyade acı bir tadım sanki. Fatma ise hiç

İshakEdebiyat
1 Kas


Öykü- Mehmet Kalender- 1789
Uyandım, yatakta oturuyorum. Hava kapalı, tülün ardından anlaşılıyor. Yeri seyrediyorum, yerdekileri. En tanıdık olanları; ayaklarım ve Galatasaray armalı terliklerim. Sağ teki başparmak ucundan deliniyor gibi. Dört yıl oldu galiba alalı, normal. Üç haftadır şehir merkezindeki bu pansiyondayım. Lojman işi hallolsa hemen keşke. Üç yıldızlı pansiyonun, bir yıldızlı müşterisi. Aslında bence dört ama ben kendimi övemem ki, utanırım, çekinirim. Hep böyleydim. Bence dört. Bir an ko

İshakEdebiyat
31 Eki
İshak Edebiyat
bottom of page
