top of page
Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması- Servet Şan Durukan

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

İlkokul ikinci sınıftaydım. Çocukça hayallerle, tiyatro olduğunu iddia ettiğim bir öyküyle başladım. Annemin eli değince minik bir piyese evrilen, ilkokul öğretmenimin desteğiyle sahnelediğimiz ve kendime prenses rolü biçtiğim bir oyundu. Prenses rolü oynamayı ve prensesleri yazmayı ilkokul yıllarında bırakmayı başararak ilerledim. Elle tutulur denemelerimi üniversite yıllarında yaptım. Ama kalemimi bulmak, içime sinerek yazmak çok zamanımı aldı. Hayatımın tüm kırılma noktalarında hep edebiyata, yazmaya sığındım. Öykülerim de ilk sağlam adımlarını, bu kırılmalardan birini yaşadığım otuz altı yaşımda attı.

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?

Benim için öykü yazmak, bitmesini asla istemediğim seyahatin duraklarından biri. Bu durağı ziyaret etmekten vazgeçmeyeceğimi biliyorum. Ama nereye doğru evrilecek, daha sonra hangi türlerde yazacağım; onu zaman gösterecek. Sürecin kendisine sırtımı yaslayıp adım adım ilerliyorum. Öykü okumaktan büyük bir keyif alıyorum. Öyle ki romanıyla tanıştığım bir yazarın, hemen öykü denemeleri olup olmadığına bakıyorum. Bu türün okuyucuya da sorumluluk yüklediğini bilmek, okumayı benim için bir keşfe dönüştürüyor. Cümlelerin içinde gizlenenleri, yazarın sessiz sedasız sezdirmek istediklerini arıyorum. Bunları yazarken ne hissettiğini düşünüyorum. Tıpkı bir oyun gibi… Hayatın koşuşturması içinde anda kaçırdıklarımızı yakalayan ya da göz ardı ettiklerimizi anlatan öyküleri seviyorum. Öykü yazmak zor mu sorusuna gelince, iyi yapılmak istenen hiçbir işin kolay olmadığını biliyorum.


3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?

2017 yılında Erbulak Sanat Evi’nin yazarlık atölyesine katıldım. Çanakkale’de yaşıyordum ve her hafta perşembe günü İstanbul’a eğitim için geliyordum. Bir yorgunluk ancak bu kadar tatlı olabilirdi. Boşlukta savrulan kalemimin kâğıtla buluşması ustam Hakan Akdoğan’ın tedrisatından geçmeye başladığım bu yılda gerçekleşti ve ilk öyküm “Umut” adlı kolektif öykü kitabında yayımlandı. Hâlâ büyük bir tebessümle hatırladığım gerçek bir çocuk sevinci yaşadım. Herkes okusun, herkes bilsin istedim.


4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih etti?

İlk öykümün yayımlanmasının ardından üretme sürecim sancılı da olsa devam etti. Öykülerimden bazılarının kolektif kitaplarda ve çeşitli dergilerde yer alması bana yarışmalara katılma cesareti verdi. 2022 yılında Seyhan Livaneli’nin değerli anısını yaşatmak için düzenlenen öykü yarışmasına katıldım. Zülfü Livaneli, Jale Sancak, Hakan Akdoğan, Gaye Boralıoğlu, Barış İnce, Menekşe Toprak ve Zafer Köse gibi usta yazarların jüri üyeliğini yaptığı bu yarışmayı kazanmak yazın hayatımın dönüm noktası oldu. Kendimi bir anda sevgili Zafer Köse’nin editörlüğünde –bu en büyük şanslarımdan biri oldu- öykü dosyamı hazırlarken buldum.

Kitapta da yer alan iki öyküm yarışmanın o yılki teması olan “Bellek” üzerinden şekillendi. Diğerleri ise insanların görmezden geldiği hatta başarabilseler belleklerinden silip atmak istedikleri konulara değiniyor. Kalemim insanların acılarını yok sayan adaletsiz düzene başkaldırsın istiyorum. Ve okurların yazdığım her öyküde bu isyanı ve bu isyandan doğan umudu hissetmesini diliyorum.


5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?

Ben çok şanslıyım. O kadar doğru bir noktadan başladım ki… Seyhan Livaneli Öykü Yarışması’nı kazanmam birçok yazar adayının çıkmak zorunda kaldığı bu zorlu basamakları atlamamı sağladı.


6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Bir büyük şans daha… Kitabım edebiyat dünyasının eksik parçalarını tamamlayan, kapısından girdiğim anda beni sarıp sarmalayan Eksik Parça Yayınevinden çıktı. Bu kadar acemisi olduğunuz bir dünyaya adım atarken güvenebileceğiniz yol arkadaşlarınızın olması çok önemli. Yayınevimle açık, net ve güvene dayalı bir iletişim kurmanın mutluluğunu yaşıyorum. Eksik Parça Yayınevinin Genel Yayın Yönetmeni Asiye Ademir’e, Editörü Demet Çaltepe’ye ve tüm ekip üyelerine teşekkürlerimi sunuyorum.


7-Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını istersiniz?

Bu yıllarca sancısını çektiğim ve üzerine çok düşündüğüm bir konu. Çünkü ben bir öğretmenim ve öğrencilerime bu konuda yol göstermeye çalışıyorum. Aynı zamanda da kadim edebiyat dünyasında her zaman ham kalacak bir öğrenciyim.

Rollo May “Yaratma Cesareti” adlı kitabında “Yaratıcılık oluşun zorunlu bir devamıdır.” diyor. Bunu ilk okuduğumda üzerine çok düşündüm. Bence buradaki giz yaratıcılıkta değil oluşta. Oluş insanın evrende bir beden oylumundaki varlığı değildir. Böyle bir varlığın içi boştur. Bu boşluğu ancak okuyarak doldurabiliyoruz. O zaman neyi yazmamamız gerektiğinin ayrımına varıyoruz. Sanırım bu ne yazacağımızı bilmekten çok daha önemli. Kısacası ne yazacak olursa olsun, yazma cesareti gösteren her kalem, heybesini popülist yaklaşımla yazılanlarla değil, nitelikli edebiyat ürünleriyle doldurmalı. Ve asla vazgeçmemeli. Ben vazgeçmiyorum, heybemi doldurmaya devam ediyorum.

Son olarak İshak Edebiyat ailesine ilk kitabım “Gök Mavi, Göz Mavi”nin heyecanını benimle paylaştıkları için teşekkürlerimi sunuyorum.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page