top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Kumru Eğrilmez- Artık

Asma kilidi çıkardı yerinden, dükkânın korunağı demir parmaklığı arka bahçeye götürdü. Dünden canı istemediği için süpürmediği saç kesikleri Ayşen’in yürüyüşüyle dağılıverdi her yere. Teybin fişini taktı. Sabahına Bergen’i ortak etti bugün de. Duvardaki resmine baktı: “Bahtsızız Bergen, bahtsız. Adama değil, ite kaptırmışız gönlümüzü!”

Çay suyunu koydu, bir sigara yaktı. Uzun tırnaklarının yamalı kırmızısı titredi sigarasının dumanıyla.

Pisti. Her şey çok pisti. Soyulmuş tırnakları, tezgâhı, dükkanı, fırçaları, tarakları, bigudileri, topukları, bacakları… Her şey çok pisti.

Tuvaletten doldurduğu bidonu boşalttı kapının önüne. Bir basamaklık kaldırımdan akan su beraberinde götüremedi çiğdem kabuklarını.

“İt herifler, kaç kere söylicez artık; mekânın önü, yemeyin şu zıkkımı burda.”

“Kız Ayşen, önce süpürsene. Her gün aynı şeyi yapıp uğraşıyorsun saatlerce”

“Günaydın Nevin abla. Ee sen de görüyorsun itleri her gece. Desene atmayın çöplerinizi Ayşen çok kızıyor diye.”

“Gel, senin su daha kaynamamıştır. İç bunu da ayıl.”

On adımlık caddeden karşıya geçerken Ayşen’in heybeti tüm yolu kaplar, kokusu yayılır dört bir yana. Sabah güneşinin dükkanını nasıl aydınlattığına bakar, mabedinden yükselen acılı şarkılarla mahallelinin dedikodusunu yapar Nevin ablasıyla. Zaten sadece onunla konuşur.

“Saniye’nin kızından haber var mı?”

“Yok, kaçmış işte.”

“Boyayla permayı da taktı bana.”

“Kız Saniye şimdi boyayı, permayı mı düşünecek? Sakın demeyesin ha!”

“Sana diyorum abla, ona der miyim?”

“Sen ne yaptın. Senin deliden var mı haber?”

“Yok, kaçtı işte.”

İzmariti yola fırlattı.

“Kızım kurtuldun işte, boş ver. İnşallah bir daha da çıkmaz karşına.”

“Kurtuldum değil mi? Kurtuldum tabii…”

Su bardağındaki çayını alıp tüm haşmetiyle geçti dükkanına. Her şeyi temizleyecekti bugün.

Arınacaktı gözün gördüğü her şey pisliğinden.

A yüzünün dördüncü şarkısına kadar şu kabukları temizleyebilirse her şey yolunda gidecekti, dilek tuttu yine Ayşen.

Çalımlı kadın, hışımla çalı süpürgesini savuruyor, dileğine yetişmeye çalışıyordu. Çiçekli elbisesi sabah rüzgarıyla dalgalanıyor, Bergen’e mi kendine mi akıttığı belli olmayan yaşlarını elinin tersiyle siliyordu.

Beş adım yukarıdan başlayıp on beş adım aşağıya kadar süpürdüğü dükkan önünü çöplerden arındırdığında ‘Bir Erkek Yüzünden’ çalmaya başlamıştı. Dilek kabul olmuş. Günü güzel geçecekti. Çayı demledi. Dükkânı süpürdü.

‘Ölürdüm Uğruna’ doldurmuşken içeriyi, fırçalara gelmişti sıra.

İşi saçları taramak, boyamak, toplamak olanın fırçada gördükleriyle niye mide bulantısı yaşadığını hiç anlamazdı Ayşen.

Artık olmak kötüydü be. Saç artığı, yürek artığı… pisti işte.

Havluda birikenlere bakıp hikayeler yazardı. Gölgeleri severdi. Konuşmayı değil dinlemeyi, yemeyi değil içmeyi, gitmeyi değil beklemeyi…

Çalışmayacaktı bugün. Sadece temizleyecekti.

Geri sardı kaseti. ‘Korkmuyorum’u dinledi uzun uzun. Uzun uzun ağlayarak uzun Samsununu içti.

Ömür bir yük, ben hamalım,

Taşımaktan korkmuyorum.

Yürüyorum adım adım,

Yıkılmaktan korkmuyorum.

Gölgeleri severdi Ayşen. Aslı böyle miydi? Köpekler gibi korktuğunu bir o, bir Allah bilirdi. Gelen herkesi bahar temizliği yaptığı için geri çevirdi. Düğün yoktu nasılsa; beklerdi boya, perma, ağda. Öğleden sonraya kadar temizledi Ayşen ne var ne yoksa.

Saçlarını, tırnaklarını kesti; kaşlarını, kıllarını yoldu. Arka bahçeden demir parmaklığı getirip asma kilitle korumaya aldı dükkanını. Nevin ablasının pencere kenarına su bardağını koydu. Seslenmedi içeriye.

Mahalleli pazarları bile açık olan dükkânın iki gündür neden açılmadığını üçüncü sayfasından öğrendi gazetelerin:

"Vapurda İntihar"


Kumru Eğrilmez

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page