Ben kırmızıları hiç sevmem. Doğumumdan beri çeşitli tonlarına şahitlik ettim. Önceleri annemin başındaki taçta, bana ilk giydirilen kıyafetlerde vardı. Her ay çamaşırımda görmeye başladığım andan itibaren ta içimdeki kırmızıyı kaybetmemem gerektiği üstüne tembihler başladı.
Oysa göğüs uçlarıma değen el, hiçbir renge aldırış etmeden, “Çok sevmek teslimiyet gerektirir,” demişti. Küçüktüm. Çok sevmenin ne demek olduğunu bilmezdim. Dokunulmak sevilmek sanmıştım. Bırakınca kendimi, kırmızının daha önce hiç karşılaşmadığım bir tonunu görüvermiştim çarşafın üstünde. İşte o ton asılı kaldı yanaklarımda.
Bembeyaz gelinlikler yakışmadı bana, kırık beyazını tercih ettim. Belime o kalın kurdeleyi nasıl da kendinden emin bağlamıştı babam, sımsıkı, nefessiz bırakırcasına beni.
İşte o gece beklenen kırmızı gelmeyince başka bir kırmızıyla açığı kapatmam gerekiyordu Hakim Bey.
Nur Hayat Buran
댓글