top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması- Selahattin Anatürk

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

2021 yılının Eylül ayında öykü yazmak ya da en azından yazma konusunda yeteneğimi sorgulamak amacıyla Edebiyatist Yazarlık Atölyesi’ne başladım. Atölyeye başlamadan önce edebi nitelikli hiçbir yazma eyleminde bulunmamıştım. Ama içimde uzun zamandır şu duyguyu barındırıyordum. Yazsam, iç dünyamı bir akarsuyun akıp yolunu bulduğu gibi bir kanala boşaltsam neler ortaya çıkar diye düşünüyordum. Düşüncem bir türlü eyleme geçmiyordu. Kendimde o gücü bir türlü bulamıyordum. Arkadaşlarımla birlikte oluşturduğumuz okuma kulübünde uzun zamandır hem yerli hem de yabancı birçok öykü ve roman okuyup derinlemesine incelemiştik. Bu benim yazma yolculuğumu tetikleyen en büyük etken oldu. Atölyede ise daha ilk haftadan itibaren içimdeki dünyanın çağlayan bir ırmak gibi etrafa döküldüğü birçok öykünün vücut bulduğu bir süreç başladı. Yazmanın iyileştirici gücünü o an keşfettim ve bir daha bırakmamak üzere bu keyifli dünyaya adımımı otuz beş yaşında attım. Bu yolculuğa attığım adım hayata bu kez yüklerinden kurtularak başlamak gibi diyebilirim. Yeniden doğmak gibi.

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?

Benim için öykü türünü seçmek; sabırsız kişiliğimle, kıvrak zihnimi tek seferde olanca ağır ve sancılı bir itme gücüyle sayfalara dökmem için çok doğru bir tercih oldu. Zaman zaman bu süreçte itici gücün girdabında kaybolmadığımı söyleyemem. Ama bir şekilde küçük bir koridor bulup gerçek hayata ve şehrin kaosuna geri dönebiliyorum. Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünmüyorum. Ağır bir yükten kurtulmak inanın sonrasında boşlukları dolduramama korkusu bırakıyor insanda. Arınmışlığın hafifliği bazen en ufak bir rüzgârda savrulmanıza neden olabiliyor. Ben her yazdığım öykümde biraz daha hafifliyorum. Ama bir yandan da yüklerimden kurtulmanın mucizevi şekilde iyileştirici yönünü keşfettim. Benim için özel ve özgün olan bu türden vazgeçmeyeceğimi biliyorum. Ama nereye doğru evrilecek, daha sonra hangi türlerde yazacağım, onu zaman gösterecek. Sürecin büyülü dünyasında adım adım ilerliyorum.


3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?

2021 yılında yazdığım “Sessizlik Oyunu” isimli öyküm “Bizi Kimse Duymamıştı” öykü seçkisinde Yol Akademi Yayınevinin düzenlediği yarışmada dereceye giren öyküler arasında yer almasıyla kitap haline geldi. İlk önce haberi aldığımda saatlerce çocuklar gibi sürekli tebessüm ettiğimi, kalbimin hızlı hızlı çarptığını itiraf etmeliyim. Yayımlandığını gördüğümde ve kitabı elimde tuttuğumda onun sayfalarını uzunca koklayıp, kahve eşliğinde öykümü ağır ağır okuduğumu anımsıyorum. Kendi yazdığım öykünün satırlarında dolaşırken, ılık bir bahar sabahı nisan yağmurlarının altında en güzel çiçeklerin kokusunu içime çekiyormuşum gibi hissettirdi. Biraz da üşüyordum tabii.


4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?

Öykülerimden “Nazife”, “Kalyani’nin Resimleri”, “İşlemeli Gümüş Ayna” Edebiyatist’te; “Zamanı Durdurmak” İkinci Hamur’da; “Isırgan”, “Uçurtma Kuyruğundaki Çocukluğum”, “Yüreğimi Sarartan Mimoza” Litera Edebiyat’ta; “Karanfil Kokusu”, “Kır Çiçekleri”, “Gül Kokan Mendil” Kar Öykü, “Leylekleri Affettim” Darağacı Sanat; “Muskanın İçindeki Tohumlar” İshak Edebiyat; “Sessizlik Oyunu”, “Bizi Kimse Duymamıştı” isimli öykü seçkisinde Yol Akademi Yayınevi tarafından, “Kırmızı Fular”, “Leyla Buradan Taşındı” isimli öykü seçkisinde, Ayrıkotu Yayınevi tarafından yayımlanmıştı. Öykülerimden bazılarının kolektif kitaplarda ve çeşitli dergilerde yer alması bana öykülerimden dosya oluşturma cesareti verdi. Kendimi bir anda Edebiyatist Yazarlık Atölyesi’ne daha yeni başlamama rağmen sevgili Bahar Yaka’nın editörlüğünde -bu en büyük şanslarımdan biri oldu- öykü dosyamı hazırlarken buldum. Dosyamı oluştururken yazdığım her öyküyü imla, kurgu, mantık hatası vb. eksiklerini gidererek biriktirdim. Geriye dönüp baktığımda hazır bir dosya ellerimdeydi. Sıra onu yuvadan uçurmaya gelmişti ki bu en sancılı anlardan biriydi. Çocuk istismarı, kadın mağduriyeti gibi toplumsal konuların dışında, hazin bir aşk öyküsü, kıskançlık, annesiz, babasız kalmanın insanlarda açtığı derin yaraların işlendiği, çok insana dair düşüncelere, hislere ve eylemlere de parmak basan temaların yer aldığı öykülerden oluşan bireyin yoğun ama değişken duygularını anlatan bir dosya olduğunu söyleyebilirim.


5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?

Ben çok şanslıydım. Dosyamın tamamen titizlikle hazırlanma ve her aşamasında kontrol süreçlerinden geçmiş olması işimi çok kolaylaştırdı. Ayrıkotu Yayınevine tüm şartlara riayet ederek gönderdiğim dosyamın yaklaşık iki hafta içinde okunduğunu ve yayımlanma için olumlu dönütler vererek benimle iletişime geçmeleri, ardından keyifle devam eden editörlük, dizgi, mizanpaj, kapak tasarımı gibi zevkli ve bir o kadar da heyecanlı sürecin başlaması bu zorlu basamakları kolayca ve başarılı bir şekilde atlamamı sağladı.

6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Şanslı olduğum bir durum daha… Kitabım edebiyat dünyasında öykücülük konusunda iddialı bir çıkış yapma hedefinde olan, daha farklı hangi yayınevine dosyamı göndermeli miyim diye düşünmeye fırsat kalmadan, başvurumun hemen ardından kısa sürede onayımı aldıktan sonra tanışmak ve detayları konuşmak için içeri girdiğim anda beni kararlılıkları ve hedeflerine olan tutkularıyla büyüleyen Ayrıkotu Yayınevinden çıktı. Bu kadar yabancısı olduğunuz bir dünyaya adım atarken inanabileceğiniz yol arkadaşlarınızın olması çok kıymetli. Yayınevimle açık, güvene ve özveriye dayalı bir iletişim kurmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ayrıkotu Yayınevinin Genel Yayın Yönetmeni Aytaç Timur’a, Editörü Hayrunnisa Biçer’e ve tüm ekip üyelerine teşekkürlerimi sunuyorum.


7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?

Enerjinizin ve ruhunuzun tuttuğu bir atölye, sizin hayal dünyanızın kıvrımlarında dolaşmaktan keyif alan ve içinizdeki potansiyeli çıkartmak noktasında sabırlı bir rehber ve hayalperest bir ruh haliyle dünyayı gözlemlemenizi tavsiye ederim. Bana göre yola bir yelpaze ile çıkmalarını öneririm. Yelpazenin her kıvrımında hikâyeler, karakterler, gizem, mekân, macera, üslup ve size özgü bir dil olmalı. Üslubunuz sizin parmak iziniz olmalı. Kimseye benzeme kaygısı gütmemelisiniz. Ayrıca yazma eyleminin sürekliliğinin yazarı geliştirdiğine ve diri tuttuğuna inanıyorum. İstikrarlı olmalı ve yolun uzunluğundan korkmamalısınız. Ben bir öğretmenim ve öğrencilerime hayallerine kavuşmaları için yeteneklerine en uygun yolculuğun ne olduğunu onlara göstermeye çalışıyorum. Yol uzun ama yürümeye değer olduğunu anlatıyorum. Yola çıkmadan önce ayrıca heybelerine bol bol kitap koymaları gerektiğini söylemeliyim. Montaigne “Ben kitaplarımı değil kitaplarım beni ortaya çıkarmıştır,” diyor. Bu cümleyi ilk okuduğumda üzerinde uzun uzun düşündüm fakat mantıklı bir çıkış yolu bulamamıştım. Oysaki yazdığımız bir eserle yeniden doğduğumuzun haklılığını “Samut” adlı öykü kitabımı elime aldığımda anladım. Yeniden, yeniden ve yine yeniden doğmak için ben asla vazgeçmeyeceğim.

Son olarak İshak Edebiyat ailesine ilk kitabım “Samut”un heyecanına eşlik ettikleri için teşekkürlerimi sunuyorum.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page