top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması- Akın Çokuğurluel

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

Öykü serüvenim, normal akışın aksine, ilk romanımı tamamladığım ve onu baskıya hazırladığım zaman başladı. Biraz ayrımcılık olacak ama ilk başta roman tekniğimi geliştirmek ve eserdeki birtakım eksikleri doldurmaktı amacım. Tabii işin öyle olmadığını anladım kısa süre sonra. O andan itibaren “Öykücü Akın” ve “Romancı Akın” diye, birbirinden beslenen ama tamamen ayrı iki karakter oluştu içimde.

Bu tanışma epey geç oldu ama kısa zaman içerisinde o kadar çok metin çıktı ki, o zamana kadar ne kadar çok malzemeyi içimde biriktirdiğimi anladım. Sevinç, çocukluk, ölüm, hüzün veya mizah, hepsini öykülerimde dozajında kullanarak kendimle yüzleşmem, ufkumu açan müthiş bir serüven haline geldi.

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?

Sondan başlayayım, kesinlikle kolay olduğunu düşünmüyorum. Her öykümde muhakkak sancı çektim. Her cümle, her kelime yerli yerinde olmalı. Bunun üzerine hâlâ çalışıyorum çünkü yoğun hislerle yazdığınız her metin muhakkak fazlalık içerir ve öykü hiçbir zaman fazlalık istemez. Roman maçı sayıyla alır, öykü ise nakavtla. Çarpıcı ve etkileyicidir. Bu da öyküyü seçme sebebim olmalı. Çünkü hayat sarsıcı bir şeydir ve karnınıza hiç beklemediniz anda sağlam bir yumruk yersiniz. Belki tekniğimin postmoderne kaymasından olsa gerek öyküde kurgu, metin, karakterler açısından kendimi oldukça rahat ve yaratıcı hissediyorum ve bu hissi seviyorum.

3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?

Hece Öykü’de yayımlanmıştı, sarı bir kapaktı. Elimde taşırken kalbim de elimin içindeydi sanki ve kendimi Nobel Edebiyat Ödülü’nü almış gibi hissetmiştim.

O süreçte yanımda olan, öyküyle ilgili beni geliştiren ve öykülerin bir dergi formatına gelmesine yardımcı olan yazar arkadaşımla buluşup dakikalarca ismime, kelimelerime bakmıştık.

Zor bir süreç elbette. Dergiye bir eser gönderip dönüş beklemek zor. Her gün mail kutumu kontrol etmek çocukçaydı ama yazma heyecanının bir parçası bu da. Sonucunda kapakta isminiz yazılıyor. Okunuyorsunuz, bu sizi bağlayan, bağımlılık yaratan, adrenalin dolu bir his.

4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?

Bunun için uzun süre bekledim. Çeşitli önemli yarışmalarda dereceler alan öykülerim var. Önemli edebiyat dergilerinde yayımlananlar da. Hiçbir yerde olmayan ama benim için çok kıymetli olanlar da. Bunların kitaplaşması gerekiyordu. Her öykümdeki her karakterim bunu hak ediyordu. İlk dosyada hangileri olmalı, neyi önemsemeliyim diye çok düşündüm. Sonra düşünmekten vazgeçtim. Kalbimi dinledim. Bu sebepten belli bir tema bütünlüğü aramadım ama neticede dosyayı oluşturan öykülerde ölüm gibi ortak bir tema ortaya çıktı. Düşündüğüm zaman, bir tema seçmek isteseydim de ölüm gibi sarsıcı ve gerçek bir temayı seçerdim. Çünkü edebiyat hayatın içinde ne varsa odur. En sarsıcısı da, en sıradanı da, en komiği de bu edebiyatın içinde.

5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş! Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?

Hayır, beklentim farklı olduğu için bunlar beni korkutmadı. Ben kitaplarımı onu hisle okuyan, bana yorumlarıyla dönen ve gerçekten yazdıklarımı anladığını düşündüğüm bir kişi için yazıyorum. O kişi de, beni hep buldu. Bu bana yetiyor.

6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Tek şeye dikkat ettim; benimle aynı heyecanı yaşasın. Bunu şimdiye kadar diğerlerine göre daha tanınmış bir yayınevi olmasına rağmen bir kez hissetmedim. Çalıştığım diğer yayınevleri ve editör ekipleri de gerçekten samimi ve aynı heyecanı yaşadığımız kişilerdi. Özellikle Metinlerarası ile yolumun kesişmesi benim için büyük bir şanstı. Gerek deneyim, gerek edebi bakış açısı; gerekse yaklaşım açısından uyum içinde, büyük bir rahatlık ve huzurla çalıştık. Editörüm Mahmut Yıldırım beni her zaman zinde tuttu, tempomun düştüğü anlarda beni hedefte yönlendirdi, motivasyonu hiç kaybetmedi. Bu beni özgürleştirdi ve besledi. Dolayısıyla bundan sonra da hedefim heyecanla çalışacağım ekipler. İsimler değil.


7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?

Yola çıkmadan önce çantalarına bol kitap koysunlar. Bir de kitap. Sonrasında da kitap. Elbette edebiyattan da beklentilerini iyi tartsınlar. Bu işi duyguyla ve beklentisiz yapmadığınız sürece, eserinizin nereden çıktığı, kaç adet basıldığı, hangi diziye senaryolaştırıldığının hiçbir önemi yok. Boşa kürek çekiyorsunuzdur. Veya kürek çektiğiniz yer deniz değildir, başka bir yerdir. Dolayısıyla elinizdeki de kürek değildir. Size belki kaptan şapkası sunulmuştur ama bir kayıkta bile değilsinizdir.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page