top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması- Şefik Karakoç

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

Liseydi galiba, yazmıyordum ama içimden bir şeyler anlatıyordum. Banyoda, okul servisinde, yatakta. Hafızam öyle kötü ki, hatırlamıyorum. Ama yazı kısmı üniversitede başladı. O yıllarda bir şeyler yazıyordum. Yazdıklarımın neye benzediğini anlayabilmek için dışarıdan bir görüşe ihtiyacım vardı. Neyse ki teyzem kitaplarla haşır neşir olan biriydi. Yani fikir edinmek için iyi bir seçenekti ancak gönderdiğim yazılara gelen yorumların yeğen kontenjanından olduğunu fark edince, ben de başka bir yazımı sanki bir arkadaşımdan gelmiş gibi gönderdim. Bu sefer gelen yorumlar ise heyecanlı bir gencin duygularıyla oynamayacak kadar yumuşak ama yeğene söylenmeyecek kadar sertti. İşte o zaman, daha bir öykü bile yazamadan, bir şeyler yazmayı bıraktım. İlginçtir ki aynı teyzem bu olaydan yaklaşık on beş yıl sonra bir edebiyat atölyesinden bahsetti ve katılmam için tavsiyede bulundu. Atölyeyle beraber işler değişmeye başladı. Artık yazı değil, öykü yazmaya çalışıyordum.

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?

Çok bilinçli bir seçim değildi. Denedikçe benim için uygun bir seçenek olduğunu anladım. Roman uzun bir maratondu ve benim ona yetecek ne nefesim ne de zamanım vardı. İşin içine girdikçe öykünün kısa formundan dolayı kontrolü kaybetmeden ilerleyebildiğimi gördüm.

Yazma denemeleri yazmaya evrildikçe, iyi öykülerle tanıştıkça, kendimce anlamaya başladıkça öyküyle aramda farklı bir ilişki oluştu. Öyküyü ve öykücülüğü sevmeye başladım. İçten gelen bir şey bu, tarifi zor ya da daha o tarifi yapacak yetkinlikte değilim ya da belki de tarif etmiş oldum, bilemiyorum. Ama öykü yazmanın kolay olduğunu düşünmediğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.


3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?

Öykü yazmayı ya da genel olarak yazma eylemini, hep kendime yönelik bir şey olarak gördüm ya da görmeye çalıştım. Bu belki de beni olası mağlubiyetlere karşı koruyacak bir kalkandı. Yani günün sonunda hiçbir öyküm yayımlanmadığı durumda kendime, “Hey dostum, sen zaten bunu amaçlamamıştın, kendine çok da şey yapma,” diyebilecektim. Ama galiba bundan daha fazlası vardı. Hayatın çeşitli zorunluluklarla, sorumluluklarla zaten yeterince zor olduğunu düşünüyor ve hissediyordum. En azından uğraştığım bir şeyde belli bir amaca doğru yönelmeden sevdiğim şeyi yapmak istedim. Beni öykü yollamaktan uzak tutan bir başka etken de genelde yazdığım öykülerin edebiyat dergilerinin formatına göre uzun kalmasıydı.

Öykümün dergide yayımlandığını görünce, kendi içimde yoğurduğum bir şeyin başkalarında da bir karşılığa denk gelebilecek olması, bir ihtimal bile olsa çok kıymetli geldi.


4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?

Belli sayıda öykü biriktirdikten sonra dosya oluşturmanın zamanı geldi diye düşündüm ancak yine de bir süre direndim. Büyü bozulacakmış gibi geldi, bir daha yazamayacakmışım gibi yazmak istemeyecekmişim gibi. Ama bir taraftan da yazdıklarımın bir karşılığının olup olmadığını da merak ediyordum. Paylaşma isteği daha baskın geldi ve kitap dosyasını oluşturdum.

Öyküleri, içeriğindeki hikâyeler bakımından herhangi bir bütünün parçası olarak planlamadım. Ancak üslup ve biçim bakımından benzer bir yapıya sahip olduklarını söyleyebilirim. En azından öyle olduklarını umuyorum.


5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?

Yukarıda da saydığım sebeplerden dolayı kendimi bir beklentiye sokmamaya çalıştım. Bilinmezlik korkunç bir şey ama bir taraftan da hayatın bir gerçeği. Kitabımın yayımlanmasını hiç beklemedim desem, yayımlanmayacak diye de hiç korkmadım desem yalan söylemiş olurum. Ancak bu korku idare edilebileceğim ve yönetilebileceğim seviyenin ötesine geçmedi.

6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Çok planlı yürümediğim için hedefimde bir yayınevi yoktu. Fakat kitabımın Notos tarafından basılması beni mutlu etti. Butik bir yayınevi olması ve yeni yazarlara verdiği önem mutlu olmamda büyük bir etken. Ayrıca kitabıma, yayımladıkları değerli kitapların arasında yer açmış olmaları benim için çok anlamlı.


7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?

Çantalarını doldurabilecekleri kadar boş, boşaltabilecekleri kadar da dolu tutmalarını tavsiye ederdim. Gerektiğinde baş aşağı sallayarak her şeyi boşaltabilmeyi ya da ağzına kadar doldurabilmeyi göze almalarını. Çantanın kayışlarının önünde sonunda acıya sebep olacağını bilmelerinin iyi olacağını. En başlarda hep aynı çantayla yürümenin iyi bir fikir olduğunu ama sonraları çanta değiştirmekten de yenisiyle olmadığı durumda eski çantaya dönmekten de korkmamalarını, bazen sorunun çanta seçiminde olduğunu ama belki de en önemlisi bazen de sorunun çantayı taşıyan omuzlarda olduğunu kabullenecek kadar soğukkanlı ve olgun olabilmelerini tavsiye ederdim.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page