top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Neslihan Bağlaç- Şevket'in İsyanı

Yürüdüğüm bu koridor her geçen gün daha da daralıyor sanki. Ya da ben genişliyorum. İkisinden biri işte. Gitgide daha yorgun uyanıyorum ve miskin bir halde o koltuktan diğerine atıyorum kendimi. Gözlerim de iyi görmüyor artık. Geçen gün Serpil’in çok sevdiği çini vazosunu kırdım yanlışlıkla. Poponla dağları deviriyorsun Şevket, dedi bana. Yaşlanıyor muyum ne? Allahtan beni çok seviyor da pek üzerinde durmuyor sakarlıklarımın. Hiç kıyamaz, kızamaz bana Serpil. Hâlâ ilk karşılaştığımız o soğuk kış günündeki gibi seviyoruz birbirimizi. Beş yıldır, her gün daha da bağlandığımızı hissediyorum. Bilhassa sağlığım konusunda üzerime titriyor. Sırf, ucundan kıyısından tırtıklıyorum diye pasta, börek yapmayı bıraktı. Bazen misafir geleceği zaman yapıyor işte bir şeyler. Onları da ben görmeden saklıyor hemen. Bu konuda trip atıyorum ona biraz. Hiç dikkat etmiyorsun yemene, kantarın topuzunu kaçırıyorsun, sana bir şey olursa ben ne yaparım Şevket, diye sitem ediyor. Serpil’ciğim haklı da ne yapayım, tutamıyorum kendimi, yedikçe yiyesim geliyor. Geçen gün hastaneden ameliyat olmam için aradıklarında tırsmaya başladım ben de baya. Ardından dostum Fiko’yu son yolculuğuna uğurlayınca, çanların benim için çalmaya başladığını idrak edebildim nihayet. Gözümün önünde sarmalar, dolmalar uçuşsa da o tatsız tuzsuz diyet yemeklerini yemeye devam edeceğim… Tahtalı köyü boylamaya niyetim yok henüz. Safça Serpil’i o açgözlü, mendebur damadın ellerine bırakamam. Tabii bizim Serpil iyi niyetli… Anneciğim, anneciğim diye etrafında dolanınca, bizimkinin yağları eriyor. Halbuki ne dürzüdür o, ciğerini bilirim bunun gibilerin. Yok şurada düşeş bir arsa buldum anneciğim, yok burada uygun bir daire var anneciğim, yok şu tatil yarı fiyatına inmiş anneciğim… Kadının elinde avucunda ne varsa eritmeye ant içmiş sanki şerefsiz. Geçen gün zor aldılar elimden. Takmış benim hastane, ameliyat meselesine, illaki bir an önce yatışım yapılmalıymış. Tabii benim varlığım rahatsız ediyor onu, istediği gibi at koşturamıyor. Dayanamadım, yürüdüm üstüne… Fıssss, havası söndü hemen. Kaç kere anlatmaya çalıştım Serpil’e, buna güvenmeyin, dalkavuğun teki, diye ama bir türlü kendimi ifade edemedim.

Alacaklı gibi çalmayın şu kapıyı yahu, kadın koşturayım derken düşüp bir yerlerini kıracak. Ahaaa! Gelen, sitenin çıtırı Pelin… Kim bilir ne dedikodular getirdi yine.

“Selam Serpil ablacığım, çok özledim vallahi. Hazır Airfryer’da börek yapmışım, dur Serpil ablama da götüreyim, hem iki lafın belini kırarız dedim.”

“İyi yaptın tatlım, ben o tabağı hemen saklayayım da Şevket görmesin… Malum, diyette.”

Hah… Hiçbir şey bulamasam yine dokunmam, ne o öyle, tahta gibi bir şey. Geçenlerde, on iki numaradaki komşu getirmiş, ucundan biraz tırtıklayayım dedim, dişim kırılacaktı neredeyse. Yakında o makinelerden de sıkılırsınız, robot süpürgelerden sıkıldığınız gibi. Gırgırı süpürge diye kakaladılar, bunu da yemek yapıyor diye. Eeee… Adamlar haklı, çarklarını döndürmek zorundalar. Sizin alma hastalığınız olmasa onlar çarklarını nasıl çevirecek.

“Serpil abla, hani yan sitede oturan Nermin var ya…”

“Eeee, ne olmuş Nermin’e?”

“Ne olsun, yemekten iyice şişmiş, görenler tanıyamıyormuş. Duyduğuma göre boynunun kalınlığından kolyesi kopmuş.”

“Yaaa... Aslında güzel kız ama kilosu güzelliğini perdeliyor. Keşke biraz dikkat etse yemesine.”

“Genç yaşında peş peşe üç çocuk doğurunca aldığı kiloları veremedi tabii. Saldı kendini iyice. Ha bir de kocası aldatıyormuş galiba, söylentiler öyle.”

“Yazık, bak daha çok üzüldüm şimdi. Adam değilmiş o da. Çocuk üstüne çocuk yapıp evliliği garantiye aldı aklı sıra.”

Herkes senin gibi iki dirhem bir çekirdek olamıyor Pelin. Ne yaparsın, hayat bu… Kimi evde gerdan büyütür, kimi de meydanda gerdan kırar.

“Neyse Serpil ablacığım, sohbet güzel de ben kalkayım artık. Akşama Timur’un iş arkadaşının düğünü var, hazırlanmam lazım.”

Eeee, tabii döktü eteğindeki taşları, yenilerini toplaması gerek bir dahaki kahve sohbetine. Bunların ömrü de böyle gıybetle geçip gidiyor. Benim yerimde olsalar kafayı yerler.

“Merve… Merve… Merve… Merve…”

Serpil koş, sinir Siri çığırıp duruyor, Merve arıyor.

“Efendim kızım.”

“Anne biz birazdan orda oluruz. Balık pazarından taze istavrit aldık, başka bir şey lazım mı?”

“Kızım, keşke balığı almadan önce arasaydın; malum Şevket diyette, balığı da çok seviyor. Nasıl olacak bilmiyorum.”

“Bir şey olmaz anne, tadına bakar sadece.”

“İyi, tamam… Bekliyorum.”

“Şevket, hadi iyisin. Akşama balık var… Ama bir iki tane, ona göre.”

Ah be, geçen gün canım nasıl da ton balığı çekmişti. İyi oldu bu, nefsimi körlerim. Yemeyeli ne kadar uzun zaman oldu be Serpil, burnumda tütüyor. Gözümün önünde uçuşan minnoş istavritler, o sevimsiz damadın gelişinin canımı sıkmasını birazcık olsun dindirdi vallahi. Hah, zil çalıyor, geldiler. Hemen koltuğuma geçeyim de sevimsiz damat kapmasın yine. Uyuyor numarası yapayım en iyisi, hem göz göze gelmemiş olurum, gıcık şey. Bak gene her seferinde yaptığını yapıyor… İki hoş beş edip lafı tatile getirdi.

“Anneciğim şu sana bahsettiğim tatil sitesi, yaptığı indirime yüzde on ek indirim yapmış. Ne dersin, alalım mı?”

“Tamam, şu yemek işini halledelim alırız oğlum.”

Gerçekten acıyorum şu kızcağıza, bu dalkavuğun elinde heba oluyor. Aşk gözünü kör etmiş, göremiyor gerçek yüzünü. Aldığın maaşla götürsene aileni tatile. Ama yok, kaynanasının parasını eritmek varken yapar mı hiç? Bir de tam karşıma oturmuş, sevimsiz şey. Arada gözlerimi aralasam da uyuyor numarası yapmaya devam edeyim en iyisi.

“Hastaneye yatış işi ne zaman hayırlısıyla anneciğim?”

Bak, benim uyuduğumu zannedip nasıl da atını koşturuyor densiz. Kendini alakadar etmeyen şeylere burnunu sokmakta üstüne yok.

“Birkaç güne işlemleri başlatırız.”

“Yaşı var, hareket yok, kilosu tabii ki günden güne artıyor… Sakın ihmal etmeyin anneciğim, sağlık bu, şakaya gelmez.”

Yok, benden günah gitti. Ben ne Serpil’im ne de Merve… Yettin ulan! Tırnaklarımla yüzüne imzamı atayım da gör.

“Şevket dur, yapmaaa!”

“Miyaaav!”


Neslihan Bağlaç

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page