“İyi günler dilerim bayanlar baylar, sevgili çocuklar. Ben pilotunuz Cenk Bayrakçı, ikinci pilot arkadaşım Bahar Çabuk ve kabin görevlisi arkadaşımız Cem Sondurak ile birlikte uçacağımız Boing 701 sefer sayılı uçağımıza hoş geldiniz. Size uçuşla ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum. Şu anda İstanbul semalarından havalanalı yaklaşık on üç dakika oldu. Deniz seviyesinden 29.000 feet ve 8600 metre yükseklikte seyretmekteyiz. Uçuş rotamızı Bulgaristan, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Almanya olarak belirledik. Sağ tarafta Kuzey Karadeniz kıyılarını, sol tarafta bulutların arasından Sofia’yı bir iki dakikaya kadar görebileceksiniz. Saat 14.50’de Schiphol Havalimanı’na inmeyi planlıyoruz. Amsterdam’da on sekiz derecelik güzel bir hava bizi bekliyor.”
Neden bu kadar konuşmak zorunda bu pilot? Sus da işini yap be adam! Tam uyumak üzereydim, şimdi her şey üzerime üzerime gelmeye başladı. Hani ilacı aldıktan yarım saat sonra bebekler gibi uyuyacaktım? Aysel yanımda olmasa ölsem binmezdim bu uçağa. Ne var canım, üç gün evvel yola çıksam pek tabii karayoluyla da ulaşabilirdim Amsterdam'a. Ah Necip ah! Covid olacak zamanı buldun. Öl inşallah! Umarım Aysel terlediğimi farketmiyordur. Tiksinecek kadın benden. Öf! Leş gibi de sarımsak kokuyorum. Neden yedim o cacığı? Korkunca hep terlerim ben. Bu koltuklar da amma sert. Pinti patron yine ekonomi sınıfını kakaladı bize. Üç milyon dolarlık anlaşma yapmaya gidiyoruz güya, sanki at üstündeyim. Pek de dar canım. Dizlerim ön koltuğa değiyor, pişik olmasa bari. Allah’tan Aysel de cam kenarına oturdu. Dışarıyı görsem kesin kalp krizi geçirirdim. 29.000 feet nedir arkadaş? Az aşağıdan uç ne var? Bu pilotlar da sırf hava. Kemer de çok dar ya, göbeğime battı metal kilitler. İçim şişti, nefes alamıyorum, çok sıcak.
“İyi misiniz Kemal bey? Korkmuyorsunuz ya?”
“İyiyim Aysel Hanım, ne korkması canım? Adrenalin benim göbek adım.”
Korkuyorum Aysel, hatta korkudan altıma edeceğim ama kuyruğu indiremem senin yanında. Mandalina, yasemin karışımı parfümün burnumu gıdıklıyor. Bilerek mi yapıyorsun? Sen de az değilsin? Ama söz, ölmez de bu uçaktan inersem, sana o yemek teklifini Necip’ten önce ben yapacağım. Daha neler neler yapacağım da ölmezsem inşallah.
“Bir şey mi dediniz Kemal Bey?”
“Yok Aysel Hanım, şu arkadaki bebek de on beş dakikadır susmadı diyorum.”
Biraz rahatlayıp ellerimi bırakabilsem, şu önümdeki dergileri karıştıracağım. Belki duty-free bir şeyler alırım. Ucuz oluyor uçakta. Aysel neye bakıyor o dergide? Chanel No 5! Alıp bir sürpriz yapsam mı? Yok ya, ne alaka? İş arkadaşıyız biz. Çok sıkıştım ama tövbe billah bu kemeri açıp da bu koltuğu terk etmem. Gerçi biraz daha gevşemiş hissediyorum. Ah be Aysel, bakarsın Hollanda iyi gelir bize. Bir iki kadeh içki, mantar, kek falan derken... İçim gıcıklandı. Ter bastı. Sakin ol şampiyon. Rezil etme beni.
“Acıktım ben Kemal Bey. Sizce ne zaman yemek servisi yapılır?”
“Hah! Hostes de geliyor. Ne temiz kalbiniz varmış Aysel Hanım.”
“İyi uçuşlar, ne alırdınız hanımefendi?”
“Alfredo Fettucine lütfen.”
Sanki babanın evinde makarnaya böyle diyordun. Sinirlerim bozuldu yeminle. Bildiğin kremalı, tavuku makarna işte. Ağzını yaya yaya, “Alfiireeedü Fettuçinniii,” demez mi bir de.
“Saatinizin alarmı çalıyor Kemal Bey. Ooo... 13:30 olmuş. Bir buçuk saate ineriz herhalde.”
Duyuyorum Aysel, sağırmıyım ben! Uyku ilacından bir tane daha almam lazım. İyi ki alarmı kurmuşum yoksa bu stresle kesin unuturdum.
“Duydum Aysel Hanım. İlaç saatim, antibiyotik kullanıyorum da.” Yalandan kim ölmüş!
Bismillahirrahmani... Noluyor ya? Uçak sarsılmaya mı başladı, bana mı öyle geliyor? Pencereler zangır zangır titriyor. Bagaj bölümünden metal sesleri geliyor. Çaktırma oğlum korktuğunu. Sus, sakın ağzını açma. İçeride pencere açılmış gibi bir uğultu var. Kulaklarım. Bağırma Aysel. Aman Allahım! Yere yuvarlanan hostes miydi? Bavullar üstüne düşüyor. Kadın ölecek. Gerçi uçak düşünce de ölecek. Ben de öleceğim. Aysel kusuyor. Ekşi ekşi kokuyor. İçim bulandı. Düşüyorum. Yüzümü koridorun döşemesi kesiyor. Aysel’in camı patlıyor. Yüzü kan içinde kalıyor. Karım, çocuklarım, annem... İçerisi duman oldu, birşey göremiyorum. Gözlerim yaşarıyor. Nefes alamıyorum. Kokpit yanıyor. Patlama sesi mi bu? Allah’ım affet! Eşhedüenla....
“Kemal Bey, Kemal Bey, uyanın! İyi misiniz?”
Kalbimin sesi bütün uçakta yankılanıyor. Aysel’e de rezil olduk iyi mi?
“İyiyim Aysel Hanım, içim geçmiş biraz.”
“Acıktım ben Kemal Bey, sizce ne zaman yemek servisi yapılır?”
Ne bileyim ben Aysel. Azıcık altıma kaçırmışım sanırım. Olsun kıpırdamazsam inene kadar kurur.
“Hah! Hostes de geliyor. Ne temiz kalbiniz varmış Aysel Hanım.”
“İyi uçuşlar, ne alırdınız hanımefendi?”
“Alfredo Fettucine lütfen.”
Sanki babanın evinde... Nasıl ya? Yok artık! Ama ben... Az önce...
“Saatinizin alarmı çalıyor Kemal bey! Ooo... 13:30 olmuş. Bir buçuk saate ineriz herhalde.”
Arzu Anlar Saraç
Comments