Yürüyüş yapmak için çıktığım parkın beni cezbeden yanı ağaçlarının sıklığı. Ben yürürken ağaçlardan havalanan kuşlar tepemde raks ederken kendimi şanslı addediyorum. Yürüyüşün sonlarına doğru karşıya geçmek için kullandığım üst geçidin çıkışındaki büfeden gazetemi alır, evin yolunu tutarken bir ıslıkla şarkı mırıldanırım genelde. Bugün de öyle yapmak niyetindeydim. Üst geçidin düzlüğe çıkıldığı yerinde dikkatimi dağıtan bir iş makinesi yüzünden merdivenleri inmeye başladığımız yerde boşluğa basıp yuvarlandım ve derin bir acıyla sarsıldım. Etrafı kolaçan ettiğimde kimseleri göremedim. Acımla baş başaydım. Belki birisi görmüş olsa ağlamaya başlayacak, acımı bir nebze de olsa soğurabilecektim. Kaldırmasa bile kolumdan tutup beni kaldırmaya meyledecek bir çift el, bir çift göz yoktu. Ağrıyla baş başa kalmıştım. Düşüşüm boşlukta asılı kalmış, bir anlam kazanamamıştı. Öylece kalmıştım. Soğuk demirin üstünde dünyanın soğukluğuna ulanmıştım. Merhamet edecek bir çift göz bulmanın umuduyla bir daha kolaçan ettim etrafı ama nafile. Tüm acınasılığımla baş başaydım. Bir kedi gelip sürünse bile yeterdi belki. Olmadık zamanda etrafta pür dönen pisilerden teki bile yoktu ortalarda. İçlendim, kendime kızdım ve gözlerimden çeneme doğru akan damlacıklara engel olamadım. En sonunda ağrıyan ayağıma bastırıp ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım.
Aradan yarım saat daha geçmesine rağmen düşüşüm, diğer düşüşlerim gibi tek başınalığını koruyordu hâlâ. Bu yaşıma kadar hep bir mucizenin benim yerime karar vermesini bekledim. Yıllar böyle geçip gitti. Derinlerde bir yerde büyük bir hayalimin olduğunu unutmak için çabaladım durdum. Düştüm, kalktım. Bir daha düştüm bir daha kalktım. Varoluşumun bir anlamı olduğu hatırıma gelmedi değil ama onunla yüzleşmeye cesaret edemedim. Yoksa hayat böyle bir şey mi? Hayat ucu açık bir çek mi kardeşim? Değilmiş. Havanın bozulmasına aldırış etmeden yürüyüşe çıkmış yağmurun bastırmasıyla da bir ağacın eteğine sığınmıştım. Birden bastıran yağmurun kokusu, toprağın buğusuna karışırken canım acayip sigara çekti. Islanmayı da göze alarak az ötedeki arabaya doğru koşmamla kıyametin kopması bir oldu. Sığındığım ağaca yıldırım isabet etti ve ağaç tarumar oldu. Ne dalı kaldı ne gövdesi.
Uzun süre sessizliğe büründüm. İlk şoku atlatmak şöyle dursun hayatım bir şoka dönüştü ve aylar sonra kendime gelebildim. İlk işim istifayı basmak oldu. Bu cesareti gösterebilecek az sayıdaki cesurlardan biri olmakla iftihar etmek bile geçer akçe benim nazarımda. İnsan sahici olmayan hiçbir işi yapmamalı. İnsan illaki tutkuyla bağlı olduğu işin peşinden koşmalı. Kendime ve dünyaya yabancılaşmayla geçen onca seneden sonra özgürlüğe kanat açmış tutsak kartallar gibi havayla doldu kanatlarım.
İstifa ettim de ne yaptım? Az bir birikimim vardı. Onunla şirin bir kitap kafe açtım. Kitabın beni kurtarmayacağının farkındalığıyla çay, tatlı, kurabiye, kahve gibi kalemlerle kaliteyi yakalamaya ve iyi bir sunum yapmaya gayret ettim. Gülmeyi bilen çalışma arkadaşları edindim ve bende hakları kalmasın diye elimden geleni yaptım. Bir aile olmaya, güzel vakit geçirmeye çabaladım. Bir zaman sonra gelen giden artmaya, masalar dolmaya başladı. İşler iyi gidiyordu. Garson arkadaşların bile kitaplara ilgisi artmaya başlamış, bazı kitapları ödünç alıp okumaya başlamışlardı. Sonraları onlara beğendikleri kitapları hediye etmeye başladım. Türk Edebiyatına katkımız olsun diye dergi standı yapıp dergi satmaya da başladık. Üstelik dergi alana çay da ısmarlıyorduk. Zamanla tanınmaya, kemik bir müşteri kazanmaya muvaffak olunca kanımız bitlendi. Ulaşabildiğimiz, bizi ziyarete gelen tanıdığımız yazarları söyleşiye davet etmeye başladık. Dekorasyona biraz daha para harcayıp daha ferah bir ortam yaratmayı başardık. Bir şeyleri başarmış olmanın şevki ve sevdiğimiz işi yapmanın sevinciyle işler aldı yürüdü. Ruhumuz inceldi ve dünya yükü, sırtımızda hafifledi.
Birbirine ulanan düşüşlerim böylece bir anlam kazanmış oldu. Eğer o üst geçitteki düşüşümdeki yalnız başınalığım olmasaydı şimdiki ben olmazdım. İlk farkındalığım orda oluştu. Düşüşler içinden bir düşüş beğenin ve oradan kalkın ayağa.
Kenan Yusuf
Comments