top of page
Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Turgay Yıldırım- Göç

Bir de ne bakan! Bizim del’oğlan kapıdan kafasını uzatmış, "Emmi ben şeere göçüyom," didi.

"Ney, neeey..." didim.

"Ben, didi, Şeere göçüyom."

"Dellendin mi sen oğlum, o nirden çıktı?" dimeme kalmadı, "Malı, davarı hep satıp savdık. Tarlayı, dapanı da gardaşımınan üleş ittik, yarın yola çıkıcaaz Emmi," didi.

"Oğlum, anan gırpacan ider len, hem dört dene sıpayınan şeerde ne’decen?" didim ya beni dinler mi...

Bi tek anasından çekinir, korkar bu. Çocukluğunda da ele avuca sığmazdı zati puşt! Bi keresinde, sen git, biçilecek tarlada ateşinen oyna. Sapı samanı hep tutuştur. Buğdaylar heç oldu getti o sene. Koca tarla, bir yanıyor, bir yanıyor, ortalık cehenneme dönmüş Allah itmiye. Bizim del’oğlan ortada yok. Bunu köyden tarlaya giderken görmüşler, ateşin içinde kaldı sandık horantacak. Tarla ne kalmadı ortada, yandı hep. Del’oğlan yok. Anası bir sağa baktı bir sola, dişini bi sıktı. "Ben biliyom," didi, gıvrak gıvrak getti ötea yana. Kaçmış getmiş bu, ahırın böğründe, samanlığa saklanmış. Anasının elinde kocca bir zopa, önüne katmış bunu, geliyollar. Yüzünden belli, korkmuş. Kimse üstüne neyim gitmedi, aman dellenir mellenir başımıza iş alırık diyi bişi de diyemedik. Daha bööle bisürü müzümsüzlüğü vardır ya... Hangi taşı kaldırsan, altından çıkar durur zati.

Benim herifinen evlendiğimizde daha on beş yaşındayıdım. Köye gelin geldim amma kimi görsem, "Yandın, bittin sen gızım, bir deliye vardın ki Allah yardımcın ossun," der durur. Bak ben kayınnamı da bek severim amma niye di bi? Bir tek kayınnam eve gelince, "Sen deliden korkma gızım, akıllıdan kork esas," didiydi.

Gelin geldiğimden daha on gün geçti geçmedi, benim herif eve gecenin bir yarısı gelmeye başladı. Gurbanınız oluyum gelene kadar gözümden akan yaşı bir ben bilirim bir de Allah. Kayınnam duymasın diyi de başımı yastığa gömer uğrun uğrun yaş dökeridim. Bizim herif kapıyı usulca açar, kedi gibi koynuma girip yatar, zabanan da evden bir gider gece ne zaman gelirse galan. Yine o gece bizimki tıpır tıpır merdivenleri çıktı. Her yan zifir gibim kararmış amma ben nası uyuyum. Kapıyı araladı, içeri girdi diriken bir şangırtı koptu. Yerimden bi sıçıradım. Kayınnam canı sağolasıca, sen oklavayınan kapının arkasında saklan, bizim herifin kafasına, omuzuna bakma, neresine denk gelirse vur.

"Sen bu kızı bir daha yalnız yatır, bana da Zeliha Kadın dimesinler, karşı depeye çıkıp Ürüstem Ağaya varıp kucağına oturmazısam... Allah seni sayıyla mı verdi başımıza gavur dölünün oğlu?" diyor amma bizim herif, "Yapma aney, etme aney, tövbe aney…" diyor da başka bir şey dimiyor. Kaçtı geldi odaya soona, usulca yanıma uzandı, yattı. Heç ses etmedim, eder miyim? Bununla zabahı gücelen ettim amma gözüme de bir damla uyku girdi mi? Amma o oldu, bir daha da eve geç gelemedi heç, Allah kayınnamdan bin kere ırazı ossun.

Biliyom, bizim del’oğlan laf diynemez amma anasının olurunu almadan da heç bi yere gidemez. Ben önce sözüne kulaasmadım, alttan aldım acık. "Güzel oğlum," didim, "Bak böyük şeer buralara benzemez, akıllı deli dimez yutar. Biliyon, ehtilal daha yeni oldu, mahsul bile para itmiyor, ürüzgar soğuk esmeye başladı kaç zamandır. Daha kar kış yeni geçti amma gene gelecek. Hem dört dene dırnakdani sıpan var, orda bir başına ne yiyecen de ne içecen?"

"Evi tuttum İrasim Emmi. Kamıyon da geliyor, yükü yükleyip, dooğru yola düzülecez Allah kısmet iderse. Sana da bi Allaasmarladık dimiye geldiydim," didi.

Bizim şeere taşınmamızın mahanası da İrasim Emmi oldu. Kayınnamla oturuyoz bi gün, bizim üç kız kenarıda oynuyo, ahanda hemen şu halının üstüne. Dördüncü de oğlan, daha sekiz aylık ya var ya yok, somyada yanımızda, sessiz sessiz yatıyor. İrasim Emmi kapıdan girdi, "Gelin çayın neyim de mi yok, yau?" didi.

"Olmaz mı İrasim Emmi," didim. Hemencaaz çay demlemeye kalktım. Mutfağa giderikene İrasim Emmi, "Kızım gözünüz kör ossun bu bebe ölüyo, beti benzi atmış hep, kıpkırmızı olmuş, heç bakmıyonuz mu buna, nefes bile almıyor yau. Çayınız neyim batsın, hemen hastaneye yetiştirek bebeyi," didi ya ben bi hoş oldum.

"Heriiiif! Yetiş oğlan ölüyor. Bu da ölürse, ben daha buralarda duramam," diyi bir bağırmıssım amma herkes yerinden sıçıramış. Bende akıl neyim kaldı mı gardaşım?

Hemen benim arabaya bebeyi elettik, del’oğlandan başka köyde zati şeere doğru yola çıkacak kimse de yok ya. Geçti direksiyona, ben de hemencaaz yanına. Gelinnen bebe de arka koltuğa guruldu. Gaza bir basıyor bizim del’oğlan, sanırsın ki dünyanın tozu toprağı hep arabanın etrafını sarmış. Eskiden asfalt yol ne mi vardı yau. Neyise yolu yarıladık diriken bizi cendermeler durdurmasın mi... Ehtilal daha yeni olmuş, köye kaç kere baskına gelmişler, kaç kişiyi alıp götürmüşler. Del’oğlanla bizim ödümüz bokumuza karışmış. Gaşını kaldırabilirsen kaldır. Bebe ölmüş kimin gözü görecek... Gelin de bir yandan, "Kurbanın oluyum Emmi, git de şu gumandanınan konuş, bebem ölüyor, salsınlar bizi bokunu yiyim," diyor.

Bizim del’oğlanı yandan görüyom, dişini bir sıkmış, sanırsın yanağı pattadanak patlayacak. Elleri direksiyona yapışmış, duramıyor. Ben nasıl idiyim, ne diyim yau. Bir şey disen korkuyom, alıp götürseler, hastane hepten kalacak. Önümüzde üç araba daha var, askerler de bir ağır hareket ediyor, bir ağır hareket ediyor, oreetsen beyle itmezler. Bizim arabada gelinin bağırışını duyunca beride gumandanla duran cendermelerden biri geldi. "Hayırdır emmi, noluyor?" didi.

Ben, "Bebeyi hastaneye yetiştiriyoz, durumu bek kötü, köyden bir saat oldu çıkalı," didim ya ter alnımdan süzülüyor. Beni heç duymamış gibi gıçını döndü getti, bişi de dimedi. O ara ben del’oğlandan korkarıken, bizim pambuk gelinden bir cayırtı koptu ki ben bile sıçıradım oturduğum yerden. Aha şu gafam arabanın tavanına deadi.

"Oğlum ölüyor, kime diyeceasen di, hastaneye yetiştirmemiz ilazım, bırakın gidek bizi asker abi," didi. Cayırtıyı duyunca döndü geri, sert sert baktı içeri, "Abla," didi, "beklemek lazım." Durum malum. Daha bir şeyler konuşacak diye beklerken bizim gelin dellendi, başladı bağırıp çııırmıya.

"Durumunuzun da Allah belasını versin, ehtilalinizin de. Bebem ölüyor diyom, kulağınız duymuyo mu? Sağır mı? Neye bakacaanız, iki köylüye mi, bırakın da bizi hastaneye yetişek. Bebem ölüyor diyom, anlamıyonuz mu laftan sözden?"

Aha didim ben içimden, boku yidik şindi, bizi götürecek bunlar, artık içeri mi atallar ne iderler bilmem. Girenler de pek iflah olmuyormuş ya. Zati dilim de dutulmuş, del’oğlanda da disen bet beniz atmış galmamış heç. İkimiz de koltuklara gomüldük kaldık bir eyice. Afedersin donumuza edecez bi laf itse, şaka ne deaal haa! Zaten bebeden de ses soluk geldiği yok ya. Diriken arkadan kumandanı yanaştı arabıya. Heçbişi sormadı, duydu zaar, "Geçsinler," didi amma kimsede hal mı kaldı? Yine gelin ayıktı ilk önce de, "Ne duruyon herif, sür de gidek! Geçsinler, didi duymuyon nu? Sen de mi sağır oldun? Yetişek hastaneye," diyince anca soluklandı, kontağı çevirdi amma elleri bir titriyor, bir titriyor, Didim bizim del’oğlan akıllandı heral. Nirdeee...

Köye geldik biz. Bebe hastanede, ablam bekliyo başını. Herifnen oturuyok, "Şehre mi göçsek," didim, "bak bu iki etti, bir dahakine de…" didim ya herif hemen annadı. "Göçek," didi, ikiletmedi heç. Başını salladı, başka da ses itmedi. Evden çıktı. Akşam gelince, "Bacanaa tilefon ittim, onların yakınında bir ev varımış, istersen kiralarık hemen," didi. "Anamnan da bi konuşak, baalım o ne deyecek?"

Kayınnamın yanına geçtik biz herifinen. "Ana," didi, "malı davarı satıp biz şehre göçek, orda da bir iş bulur geçinir giderik. Tarladan, tapandan da üç beş kuruş gelir elliham," didi. Kayınnam dinnedi, heç konuşmadan sessiz sessiz bekledi acık, durumu annadı, akıllı kadın, bir ona baktı, bir bana. "Kızım," didi, "Sen şeere göçmek istiyon nu?" Boynumu büktüm. "Ana," didim, "Önceki oğlanın ölüsünü bile virmediler, hastanede kaldı, nirde, onu bile bilmiyom. Bu da ölürse ben kendimi arabaların altına atarım," didim, başka da bişi diyemedim zati.

Gelinlen del’oğlan bir hafta sonra köye geldiler. Baldızınan bacanaana bırakmış, yoğun bakımdamıymış neyimiş bebe. Dokdurlar kurtaracaaz diyollarımış ya. Tabi ben onlar şeerdeyken herkese cendermelerin tozunu attığnı anlatıyom bizim gelinin. "Aman dikkat edin," diyom, "bakın bizim deli biriken iki oldu, ona göre haa! Ayaaanızı dengalın." Ben nirden bileceam bunlar kafayı eyice dakmış şehre taşınmaya. Bir de, "Sen sebep oldun İrasim Emmi!" diyo yau. Nirden ben sebep oldum? Hata mı ittik, bebeni kurtardık, ölsün müyüdü? Neyise ben, "Akıllı ol oğlum, aç kalacaanız, darbe var, ortalık bulanık, hem anan ne der bak soona." didim gene amma lafı da ağzında hazırımış puştun.

"Amaan Emmi, boğulacaasan böyük denizde boğulacaaan. Hemi anamın da habarı var, olur didi," diyince, ben gendi gendime işte o zaman, "Bizim pambuk gelin hakkatdan da dellenmiş yau," didim. Bi de del’oğlan gelmiş kafasını usulca kapıdan uzatmış, "Emmi, ben şehre göçüyom," diyor.

Ne bok yirsen yi, eşşoğlusu. Bana ne soruyon?


Turgay Yıldırım


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page