top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması: Öznur Unat

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

İzmit’te dedemle semt pazarına giderdik. O zamanlar birinci sınıftayım. Yanımda bir kurşun kalem ve cebimde ufak bir kâğıt parçası. Dedem çok pazarlıkçı biriydi. İhtiyacı olsun ya da olmasın sırf ucuza almak için şu kadar yap da beş kilo alalım derdi. Benim görevimse kilosunu ve kaç kilo alındığını not almaktı. Sokaktan karpuzcu geçer, simitçi geçer, sütçü geçer... Ben ne alınırsa alınsın bunu kâğıtlara yazardım. Doğal olarak önce finansçı oldum sonra bu hikâyeleri yazan öykücü.

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmanın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?

Özel bir nedeni yok. Öykü yazmanın kolay bir şey olduğunu da düşünmüyorum. Bilakis kendi yazım tarzımı uzun hikâye anlatıcılığına çok daha yakın buluyorum. Çünkü bir şey anlatırken detaya girmeyi seviyorum. Bu bazen öykü içinde gereksiz ayrıntılara ya da gereksiz karakterlere dönüşebiliyor. Bunları kesmeyi, biçmeyi, atmayı, silmeyi “Palaçinka” sürecinde öğrendim. “Anlatsam Roman Olur” isminde bir öykü yazmıştım. Bir arkadaşım, oradaki Nevzat karakterini okuduğunda, ya sen Nevzat’a yazık etmişsin, Nevzat güçlü bir karakter, bundan bir roman karakteri olur demiş ve şöyle bitirmişti; bu öykü de bir romanın bölümü olabilir ancak.


3- İlk öykünüzün yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?

Parşömen’e göndermiştim. Bir hafta sonra olumlu bir cevap aldım. Çok sevindiğimi hatırlıyorum. Her gün günde beş on defa sayfayı yeniden yüklüyor, yayımlanmış mı diye bakıyordum. Yayımlandığı gün Kalemevi adını verdiğim yazıhanemdeydim. Tam dükkânı kapatıp çıkacaktım ki son bir defa daha baktığımda, öyküm oradaydı. Tekrar okudum, arkadaşlarıma gönderdim. Keza Edebiyat Haber’de Cemil Kavukçu öykülerime olumlu dönüş yaptığında da bu duyguyu çok yoğun yaşadım.

İshak’ın bendeki yeri çok özel. Şöyle ki; “Bir Kedi Bir Kapıcı ve İnsanlık Halleri” isminde bir öykü yazmıştım. O dönem Çin’deydim ve çocuklarımla bir tapınaktayken tivitır bildirimi geldi. Evşen Yıldız öykümü okumuş ve bana beğenisini ifade eden bir mesaj atmıştı. Bu öykü üzerinden İshak Edebiyat sayesinde kendisiyle tanıştık ve öyküler yoluyla bir dostluk kurduk.


4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üstünden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?

Öykülerimden bir dosya oluşturmaya karar verdiğimde bu dünyaya dair hiçbir fikrim yoktu. Hatta bırakın dosyayı, bir öykümü bir yere gönderdiğimde de süreci bilmiyordum. Bazen bilmemek daha iyi olabiliyor. Çünkü o zaman kafanız daha rahat bir şekilde, özgür hareket edebiliyorsunuz. Bu süreç boyunca elliden fazla öykü yazdım. Üç dosya oluşturdum. Eksik Kalan Virgüller, Hikâye Buketi, Palaçinka... Son dosyamın içinden dokuz öykü, Palaçinka adıyla okuruna ulaştı.

5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bu durumlar gözünüzü korkuttu mu?

Korkuttu elbette ama ben buna rağmen devam ettim. Çalıştığım kurumda, bir yöneticimiz, (motivasyon toplantısıydı sanırım) sunumunu bambu bitkisiyle süslemişti. Bambu kamışı kırılmayan ve esneyen, hatta üzerine yük uygulandıktan sonra bile eski haline dönüşebilen bir bitkidir diyerek bizi daha dirençli olmaya motive ediyordu. Bunu finans sektörünün insanı öğüten bağlamından kurtardığımızda ve hayata karşı bir duruş olarak içselleştirdiğimizde bence yaşamsal bir beceri sağlar.


6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevini belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Çok fazla yayınevi var ama bir yazar/şair daha önceden kitapları çıkmış, bilindik ya da çok satan bir isim değilse ya da sektörden ve oradaki kişilerden haberdar değilse (iş hayatındaki network denen olgu her alanda olduğu gibi basın yayın dünyasında da vardır ve ilişkileri domine eder) yayınevini kendisi belirleyemez. En azından bu cümleyi kendim için net olarak böyle kurayım. İlk kitap için konuşuyor olduğumuzu da dikkate aldığımızda yazar aynı anda ya da sırayla her yayınevine dosyasını gönderir. Elbette kendi yaşam duruşuna ters düşmeyecek bir filtreyle. Sonra da evet, hayır cevaplarını bekler. Bazılarından da hiç cevap gelmez. Kısaca ilk kitabınızı basacak bir yayınevi bulmak oldukça zordur. Kitaplarını okuduğum Vacilando’yla temasım ve Mustafa Bey’in öykülerimi yayın çizgisine uygun bulması sonucu, dosyam kitaba dönüşebildi. Bu açıdan şanslıyım.

7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için önerileriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına neler koymalarını isterdiniz?

Kendimi kimseye öneri verecek bir durumda görmüyorum. Edebi açıdan yani. Kendi serüvenimde neyi nasıl yaptığımı paylaşabilirim ancak. Kendi hikâyemi yani. Benim hayatımda bilgiye kıymet vermek bu işin başında duruyor. Babam, kimya mühendisiydi. Onun zamanında lise bitince istediğiniz fakülteye kayıt yapılırmış. Okuma sevdalısıydı. Bilim ve Teknik dergisi, Avrupa Topluluğu yayınları, ansiklopediler evimizden eksik olmazdı. Ev laboratuvar gibiydi. Hayat şartları yüzünden bilim adamı olmak yerine özel sektörde çalışmak zorunda kalması bünyesine uygun bir iş olmadığı için onu başarısız kıldı. Dünya maalesef böyle bir yer. Şartlar, koşullar hayatı belirliyor. Ama bir de gözlerimiz var. Baktığımızda ne göreceğimize karar verebiliriz. Ben bilgiyi, okumayı, çalışkanlığı, tutkunun peşinde olmayı çantama koydum. Yazar mı olacağız, şair mi, iyi bir öğretmen mi, doktor mu, bankacı mı, madenci mi, başbakan mı, çöpçü mü? Her ne olacaksak olalım önce insan olmaya yaklaşmayı da şiar edindim. Umarım sözlerim ve edimlerimin her geçen gün birbirine yaklaştığı bir yolum olur.

İshak Edebiyata bu söyleşi için çok teşekkür ederim.


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page