top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

İshak İlk Kitap Soruşturması- Sibel Oğuz

1- Öykü yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

Edebiyata olan merakım çocukluk yıllarımda başladı. Küçük bir kasabada doğmuşsanız ve yaşamınızı orada sürdürüyorsanız teknolojiden, yeniliklerden ve materyallerden oldukça uzaksınız demektir. 1980 kuşağı için söylüyorum bunları. Şehre uzak, doğaya yakın büyümüş biri olarak her ne kadar edebiyat açısından kısıtlı şartlarda büyümüş olsam da sözlü gelenekten fazlasıyla beslendiğimi söyleyebilirim. Yöresel dil zenginliği, yaşanılan bir durum ya da bir olayın hikâyeleştirildiği verimli bir coğrafyada büyüdüm. Annem eğitimli bir ailede yetişmişti, sürekli kitap okuyor olmasının yazmamda büyük etkisinin olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra klasik Türk yazarlarının, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar gibi birçok yazarın eserlerinin radyoya uyarlanmasını dinliyor olmam ve meraklı bir çocuk olmam edebiyata olan sevgimin temelini oluşturduğunu söyleyebilirim.

On iki yaşlarımda aile bireylerine notlar yazarak başladı öykü yolculuğum. En iyi ve etkili iletişim yolunun yazmak olduğuna inanmıştım o yıllar. Bu düşüncem ben büyüdükçe benimle beraber kesinlik kazandı. İlkokulda okuduğum ilk hikâye kitabı “Parmak Çocuk”tu. Onunla karşılaştığım gün hayal dünyamın sınırlarını aşmıştım. İlk kurgu derslerimi milimetrik bir kız çocuğundan aldığımı söylesem abartmış olmam.

Daha sonraki yıllarda belleğimde çok sayıda hikâye birikmişti. Zihnimin beni taşımakta güçlük çektiğini fark ettim ve 2018'de eyleme geçme vaktinin geldiğine karar verdim. Daha sonra bir atölyeye kayıt yaptırmakla başladı yazı yolculuğum. Benim için başarının sırrı, başladığım bir işi sonuna kadar sürdürebilir olmamdı. Başladığım günden bu yana düzenli çalıştığımı söyleyebilirim.

2- Öykü türünü seçmede özel bir nedeniniz var mı? Öykü yazmamın kolay olduğunu düşünüyor musunuz?

Ben zor yazan biriyim. Hiçbir zaman bir oturuşta bir öyküyü yazmadım. Öykünün diğer türlere oranla daha kısa bir sürede yazılması kolay yazılır anlamına gelmez. Az sözcükle çok şey anlatmak zorundasınız. Ben öykü yazmayı fotoğraf çekmeye benzetirim. Yüzlerce fotoğrafın arasında bir anı yakalamaktır biraz da... Yazar bir beyin fırtınasına tutulmalı, yaratıcı fikirler geliştirmeli öykü yazarken. Roman yazmayı düşünmedim değil fakat roman öyküye göre daha bütüncül ve uzun soluklu olmak zorunda. Ben garantici bir insanım, sonunu göremediğim şeyler beni huzursuz eder. Öykü öyle değil, muhakkak bir son bekler. Bu öykünün kaderidir bir bakıma. Bununla beraber ben ve oluşturduğum karakterlerim roman yolculuğunda yıpranacaktık. Bütün bunları düşünerek öykü yazmakta karar kıldım.


3- İlk öykünüz yayımlanma macerasını anlatır mısınız? Yayımlandığını gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?

İlk öyküm, 2020 yılının Eylül ayında Türk Dili dergisinde yayımlandı. E-postayı açtığımda ayaklarımın yerden kesildiğini hissetmiştim. Dönüp dönüp gelen kutusuna baktım. Kalbimin şımardığına o an şahit oldum. O nedenle "Boşluk" adlı öykümün, yayımlanan ilk öyküm olması ve Mahir karakterinin üzerimde bıraktığı duygusal etki bakımından bende yeri çok ayrı. Bunun dışında basılı ve dijital ortamlarda sırasıyla çok sayıda öyküm yayımlandı.


4- Öykülerinizden dosya oluşturma fikri nasıl oluştu? Dosyanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir tema üzerinden mi ilerlediniz yoksa farklı temaların oluşturduğu bir bütünü mü tercih ettiniz?

Uzun süre Feridun Andaç Bey'in derslerine katıldım. Hâlâ da devam etmekteyim. Öykülerimin çoğunu bu atölyede yazdım. Feridun Andaç, tam anlamıyla bir üstat. Kendimi bu anlamda çok şanslı hissediyorum. Hocamın vermiş olduğu reçeteyi uyguladığımda gördüm ki bir kitap dosyasından çok daha fazla öyküm birikmiş. Hocamın da vermiş olduğu cesaretle dosyamı oluşturdum ve yayınevlerinin kapılarını çalmaya başladım.

Dosyamı oluştururken dikkat ettiğim başlıca hususlar şunlardı: Yazdıklarımın ayırım gözetmeksizin bütün insanlığı kapsaması ve onlara ulaşmasıydı. Elimden geldiği, dilimin döndüğü kadar öykülerimi ince eleyip sık dokudum. Öykülerle arama bir süre mesafe koyduktan sonra dönüp dönüp üzerinde çalıştım.

Dosyada farklı temaların oluşturduğu bir bütünü tercih ettim. Genellikle toplumda yer edinememiş bireyleri, aile içi çatışmalarını, kahramanın kendisiyle olan çatışmasını, karşılık bulamamış aşkları, anlam arayışı çabalarını konu edindim.


5- Kitap yayımlamak oldukça meşakkatli bir iş. Dosyanız okunmayabilir, okunsa bile uzun bir süre bekletilebilir, bekletilse bile birçok etmenden dolayı yayımlanamayabilir. Bütün bunlar gözünüze korkuttu mu?

Elbette dönem dönem umutsuzluğa kapıldığım anlar oldu fakat inancını daima diri tuttum. Kolay vazgeçen biri değilim. Bunu yakın çevrem bilir. Yola çıkarken ilk önce kendime şu sözü verdim. "Bir gün mutlaka" vermiş olduğum söze inandırdım kendimi. Kişi bir işe koyulacağı zaman o işin gerçekleşeceğine öncelikle kendisi inanmalı. Ben, çabalarınız sonucunda doğanın bile kayıtsız kalamayacağına inanırım. Yazmak için aklınıza hiçbir fikir gelmediğinde, tıkandığınızda gökyüzüne bakar bir yıldızdan ilham alabilirsiniz. Bunun, yaratıcının ve evrenin size sunduğu güzellikler olduğunu düşünürüm. Bu düşüncelerle beraber içinizdeki dürtüler size çalışma isteği ve gayreti verir. Kısacası yazmaya başladığım gün kitabın hayalini de kurmaya başlamıştım. Tabii elbette en zor kısmı yayınevleriyle geçen süreçti. Evet, fazlasıyla sancı çektim fakat doğa kanunlarında gelişen her şey zamanını bekler. Vaktinden önce dibine düşen meyve ya çürüktür ya da rüzgâra karşı korumasız kalmıştır. "Annem Zeytin Ve Çay" demini almak için bir süre beklemesi gerekiyordu. Vakit şimdiymiş.

6- Çok fazla yayınevi var. Yayınevi belirlerken nelere dikkat ettiniz? Hedefinizde bir yayınevi var mıydı?

Öncelikle her yazar adayı gibi ben de kitabımın okura hızlı ulaşmasını sağlayacak yayınevlerini tercih ettim. Nitelikli yayınevlerinin yanı sıra öykü yayımlamada çok başarılı butik yayınevleri de tercihlerim arasındaydı. Uzun bir süre cevap bekledim ve beklememe değdi. Neticede olmak istediğim yerdeyim. Hikâyelerimi kitaba dönüştüren Eksikparça Yayınlarına minnettarım.


7- Öykü yazmaya yeni başlayanlar için öneriniz nelerdir? Yola çıkmadan önce çantalarına ne koymalarını istersiniz?

Yola yeni çıkan arkadaşlara öncelikle bir demir ustası kadar sabırlı olmalarını tavsiye ederim.

Yol aldıkça ham bir demirin işlendiğinde nelere dönüşebileceğini gördüklerinde kendilerine inanamayacaklar. Yazının en güzel tarafı, altını çizerek söylüyorum, kendinize inanamadığınız zamanlardır. "Bunu ben mi yazdım?" dediğinizde işler yolunda demektir.

Bununla beraber okuma çeşitliliği ve tabii düzenli olarak yazmak. Bir de yazın yolculuğunun olmazsa olmazı felsefeden beslenmek.

İshak Edebiyat'a biz öykücülerin yolunu açtığı ve açmaya devam ettiği için ayrıca sayfasında bana da yer verdiği için çok teşekkür ederim. Hayatınızdan öykü eksilmesin.

Sevgiyle kalın.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page