top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Ahmet Ergin- Apartman Grubu

Başka sıkıntım yokmuş gibi nereden bulaştım bu işe? “İnsanlarla uğraşmak zordur, ne işin var senin, otur oturduğun yerde,” demişti hanım. Dinlemedim. Nereden bilecektim böyle olacağını? Emeklilik başıma vurdu. Apartman toplantısında kimse yanaşmayınca şüphelenmeliydim aslında. Nasıl da basiretim bağlandı.

Ne de olsa emekliymişim, bu iş için biçilmiş kaftanmışım. Hem benim için de uğraş olurmuş. Yönetmeliği bile varmış. Her şeyi kanuna uygun yaparsam hiç sıkıntı olmazmış. Bir karar defteri alıp alınan kararları yazarmışım. Böyle olunca kararlar katılmayanlar için bile bağlayıcı olurmuş. Bankada da bir hesap açarmışım, herkes ayın sonuna kadar ödemeleri o hesaba gönderirmiş. Artık teknoloji çağıymış. Hemen herkesin dijital bankacılığı varmış. Öyle parayla filan da uğraşmazmışım. Bir de WhatsApp grubu kurar, duyuruları oradan yaparmışım. Zaten şunun şurasında kaç daire varmış. Ne sıkıntı çıkabilirmiş ki? Herkes de bana yardım edermiş. Bir zorluğu yokmuş. Herkesin tercihi de benden yanaymış. Yok efendim kimin ne itirazı olacakmış? Hep beraber yürütürmüşüz, resmiyette ben yönetici olurmuşum.

“İyi madem,” deyip kabul ediyorum. Hayırlı olsunlar havada uçuşuyor. Hepsi, omuzlarından ağır bir yük kalkmış gibi derin nefes alıyor. Eski yöneticinin gözleri parlıyor. Çiçeği burnunda yönetici olarak toplantıyı yönetiyorum. Gündem maddelerini konuşuyoruz. Herkes halim selim, kimsenin bir itirazı olmuyor. Gayet sakin geçiyor ilk toplantı.

Başta her şey güllük gülistanlık gidiyor. İçten içe hoşnut oluyorum. Defter alıyorum, bankada apartman adına hesap açtırıyorum. Yönetmeliği didik didik ediyorum günlerce. Duyurular için girişe güzel bir pano buluyorum. Kapının girişine turkuaz paspas atıyorum birkaç gün sonra. Ufak dokunuşlarla “Ben buradayım,” diyorum. WhatsApp grubu oluşturup herkesi ekliyorum özenle. Daha grubu kurar kurmaz on iki numara ayrılıyor. Toplantıda da olmadığını fark ediyorum. Moralimi bozmamaya çalışarak şöyle kallavi bir mesaj yazıyorum gruba. Gönül okşayan birkaç geri dönüş olunca mutlu oluyorum. “Tamam,” diyorum oldu bu iş. On iki numarayı aklımdan çıkarıyorum. Yapılacaklara odaklanıyorum.

Bir ay sonra WhatsApp grubu üzerinden şikâyetler başlıyor. Apartman iyi temizlenmiyormuş. Haftada bir temizlik yeterli olmuyorsa ikiye hatta üçe çıkarılsınmış. Temizlik her şeyden önemliymiş. Lütfen biraz daha dikkat edilsinmiş. Kapı önüne bırakılan çöpler de kokuyormuş. Evet, kapıcı yokmuş ama buna bir çözüm bulunmalıymış. Hem üst katlardan bir şeyler çırpılınca aşağıdakilerin balkonuna geliyormuş. Bu iş için sadece mutfak balkonları kullanılsa iyi olurmuş. Hep bir arada yaşanıyorsa bazı kurallara uyulması gerekirmiş. Bunların uygulayıcısı olmak yöneticinin göreviymiş.

Asansör kaç gündür çalışmıyormuş. Ruhsat alınamamış olması onların sorunu değişmiş. Müteahhit ve belediyeye başvuru yapılıp bu sorun derhal giderilmeliymiş. Şimdiye kadar bu asansör nasıl ruhsatsız çalışmış? Bu çok riskli değil miymiş? Allah korusun birine bir şey olsaymış bunun hesabını kim verecekmiş? Kaç gündür büyük bir mağduriyet yaşanıyormuş. Boşuna mı asansörlü eve taşınmış? Alt kattakiler için pek bir sıkıntı yokmuş onu için de kimsenin sesi çıkmıyormuş. Bu kadar bencillik olmazmış. Yönetici olarak bu soruna çözüm bulmak elzemmiş.

Birinci katta oturduğu hâlde neden asansöre ve çatıya yapılacak yalıtıma para veriyormuş. Bu haksızlık değil miymiş? Kullanmadığı bir şeye para vermesi doğru muymuş? Bu konuyu oturanların takdirine bırakıyormuş. Yapılacak ilk toplantıda bunun etraflıca irdelenmesini istiyormuş. Alt katlarda oturanların da ona hak vereceğini düşünüyormuş.

Apartman giderlerinin ne olduğu kalem kalem yazılsa daha iyi olurmuş. Neye ne kadar ödendiği bilinirmiş. Sadece giderler deyip karşısına meblağı yazmak doğru değilmiş. İnsanların aklında soru işareti kalmamalıymış. Şeffaf olmak yöneticiliğin en önemli şiarıymış. Havalar soğumaya başlamış. Akşamları kalorifer azar azar yansa iyi olurmuş. Geçen yılki kaloriferciden kimse memnun değilmiş. Bir türlü ayar tutturamamış. Kaç defa uyarılmış, galiba bu işi beceremiyormuş. Yeni biri bulunsa iyi olurmuş. Yeni bir toplantıya ne gerek varmış? Hem herkesi bir araya getirmek zor oluyormuş. WhatsApp grubundan herkes düşüncesini yazarmış. Yazmayan da alınan kararı kabul edermiş. Kolaylık varken neden zorlaştırılsınmış.

Ya sabır çekiyorum. Beni seçmek isterken mum gibiydiniz. Şimdi ne oldu da böyle aslan kesildiniz? Sanal dünyadan atıp tutmak kolay tabii. Tamam, asansör konusunda haklı olabilirsiniz de benim de elimden bir şey gelmiyor ki. Ben mi yapayım asansörü? Tövbe yarabbi. İyi bari yarın tuvalet giderleri tıkanınca da üst kattakiler karışmasın. Herkes kendine Müslüman olsun. Kusura bakmayın da apartmanda yaşayacaksınız bazı kurallara da uyacaksınız.

Dertsiz başıma açtığım derde derman bulmak için kara kara düşünüyorum. “Ben sana demiştim,” der gibi bakıyor hanım. Suçlu çocuklar gibi başımı öne eğiyorum. Uğraş olur, vakit geçer diye düşündüm, diyorum. Bak dokuz numaranın yazdığına diyerek mesajı gösteriyorum. En çok da o istiyordu yönetici olmamı. Nasıl da kolaylaştırıyordu o zaman. Yardım eder, hep birlikte bu işin üstesinden geliriz, diyordu. Şimdi yöneticinin görevlerinden dem vuruyor beyefendi. Eski yöneticiye ne demeli? Madem öyle oluyordu sen neden yapmıyordun? Hangi gider kalemini yazdın şimdiye kadar? Şeffaflıkmış. Cebimize mi atıyoruz parayı sanki? Öyle WhatsApp’tan ahkâm kesmek kolay tabii. Yüzüme söyleyin yüzüme. Yok, yok bu böyle olmayacak.

Ertesi gün WhatsApp grubunu kapatıyorum. Panoya da cumartesi akşam sekiz buçukta toplantı olduğunu yazıyorum. Küçük de bir not ekliyorum. “Şikâyetlerin, isteklerin konuşulacağı toplantıya katılımınızı istirham ederim. Yönetici” İmza yerindeki yönetici yazısını da büyük harflerle ve koyu yazıyorum. Hadi bakalım, diyorum. Hodri meydan.


Ahmet Ergin

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page