top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Atakan Boran- Anlaşılmayan

Ağrıyor diyorum sağ ayağım, belki kırık belki çatlak. Doktorlar yok dedi, bir şeyin yok senin. Benim canımı acıtan şey sizin canınızı acıtmaz. Böyledir. Sana göre, bana göredir. Senin için, benim içindir. Yeraltı adamı bilmem kaç yıldır ciğerinden hasta, tıp bir çare olamadı adamcağıza. Sen, bu coğrafyanın yerlisisin üstelik. Seni bu dünyanın doktorlarına emanet etmemeliyiz.

Kimse neden anlamıyor? Kimse anlamaz da o yüzden. Bir ağrı nasıl anlaşılır, düşünün efendiler. Misal annem sürekli, başım ağrıyor, der. Öyle olduğunu kabul ettim. Hissedemem bu ağrıyı ama. Kesin değildir ağrıyıp ağrımadığı. Kimse benim ayağımın ağrısını hissetmez bu yüzden. Hissedemediği için konuşur Çakı Metin, bırak numarayı der. İşten kaytarmak için yalanın bini bir para.

Yalan borcum mu var, demezsin. Topallarken aklın fikrin Çakı Metin’de. Anlıyor mu canının yandığını? Sormaz ki neyin var. Şu sağ ayak bileğimde yangın var. Hem ben sevmiyorum depoya koli taşımak. Okuyup büyük adam olamadıysam bedeli kaya, pardon koli taşımak mı?

Cafer boylu poslu bir adam, iki koli yüklenir sırtına. Aklı ermez her şeye. Emir verirsin sağa sola koşar. Bir kez olsun söylenmez. Örnek alsana Cafer’i, der bu yüzden Çakı Metin. O dilsizse benim suçum mu?

Ben Cafer yerine de acı çekerim. Kolileri sırtlandığında ayağım daha fazla ağrır. Herkesin muhakkak bir yeri ağrımalıdır. Annem evde gün boyu kös kös oturur mesela. Oturur ve başı ağrır. Hep başı ağrır. Ayağımın ağrısı, annemin baş ağrısıyla maraton koşar. Birinci, burun farkıyla annem olur. Başımdabaşım birinciliği göğüsler. Ayağımdaayağım sonunculuğu kimselere vermez.

Hem ayağın ağrıyor hem de şişmansın herkesten! Gevezelik etme işine bak. Plan şu; bizim ustabaşı Çakı Metin’in ayağını kırmak. Hâlimi anlasın diye. Bu bir başlangıç elbette. Hayallerimin ucu bucağı yok. Bütün insanlık seke seke yürüsün. Dert yansın acısından herkes. Mesele ilk adımı atabilmekte. Önce Çakı Metin’i yere sermek gerek. İşin kötü yanı, adama boşuna “çakı” demiyorlar. Benim diyene taş çıkartır. Nerden anladım? Cafer’i bir tokatta yere serince. Garibim bir koliyi düşürdü, içindeki malzeme ziyan oldu. Maaşından kesmek yetmez, eşek sudan gelmeli.

Çakı Metin “ama” denmesini sevmez. Ama kimse “ama” dememelidir. Dövüş sanatları da sanattır ve sanat dayak içindir! Cafer böyle der. Demez. Ben öyle anlarım. Uydururum hatta bazen. Bazen de bazı şeylerden anladığım olur. Mesela Cafer’in ciğerini bilirim. Ciğeri ipotek altındadır. Ömrünün son deminde üç beş kuruş para kazanmak ister. Kazandığı parayı harcamayı bilmez oysa. Karısı iş çıkışı alır bunu. Sanırsın okul çıkışı annesi alıyor okuldan. Cafer böyledir. Aklı kıt. Allah vergiyi fazla tutmuş. Yap dersin yapar Cafer. Yapma dersin kafasını sallar.

Acıyor muyum ona? Belki biraz. Çakı Metin ise acımaz. Kimseye acımaz. Kanının son damlasına kadar sömürmek ister herkesi. Görmüyor musun, ayağım ağrıyor. Nasıl taşıyayım kolileri üst kata. Git amele tut. Sen nesin burada, der Çakı Metin. Evet ameleyim. Sense eşek başısın. Beni anlayacaksınız bir gün. Sen de, annem de, Cafer de; herkes anlayacak.

Dünyanın bütün ayağı ağrıyanları, birleşin! Devrim nasıl olacak peki? Plan baştan savma. Koskoca Çakı Metin’in ayağını kırmak kolay iş mi? Üstelik bir de senin yaptığını anlamasın istiyorsun. Korkak. Omlet için yumurta kırılır. Seni anlasınlar diye ayaklar. Evde bir çözüm yolu arayıp duruyorum günlerdir. Annem sürekli gelip başının ağrısından bahsediyor. Ayağım ağrıyor, diye karşılık veriyorum ona. Evlensene artık, diyor sonra. Evlenmek bütün ağrıları dindirir sanki. Tam bağırıp çağıracağım, ellerinin arasına alıyor başını, oy oy, deyip gidiveriyor.

Senin de sıran gelecek, diyorum. Önce Çakı Metin, sonra tüm dünya, en son da sen. Sona saklıyorum seni. En son anneler duymalı ayaklarının kırıldığını. Hem hiç fena olmaz, unutursun bu sayede baş ağrını. Sıranı bekleyeceksin şimdilik tabii. Detaylarını bilmediğim planıma sadığım. Ağrım nasıl sadıksa bana, öyle sadığım ben de. Bu sebeple düşünmeye devam ettim.

Gün içerisinde genelde Cafer, Çakı Metin ve ben bir arada oluruz. Görgü tanığı olarak Cafer’i zaten saymam. Çakı Metin tanık olmamalı ayağını kırdığıma. Peki nasıl, peki nasıl? Gezintiye çıktım evin içinde. Yürürken dolaşır zihnimde tilkiler. Şu televizyonun sesini kıs, diye bağırdım anneme. Hem başım ağrıyor diyorsun hem açmışsın sesini sonuna kadar. Bağırdı bana içerden. Hem ayağım ağrıyor diyorsun hem yürüyüp duruyorsun deli danalar gibi.

Odama döndüm, bana bu koridorda huzur yok. Çakı Metin’in ayağını kırmak için yol yordam düşünmeye devam ettim. Bulamadım yine. İlk taşı günahsız olan atmalı. İlk taşı, ilk ayağı ağrıyan… Planı büsbütün değiştirmeye karar verdim. İstediğimi elde etmenin başka yolu yok çünkü. Euraka. Euraka.

Depoya sabah erkenden gittim. Çakı Metin dakiktir, vaktinde gelir. Cafer’se ondan birkaç dakika sonra damlar. Karısı getirir bunu elinden tutup. Yolun karşısına geçtim. Ağaçların arasına gizlendim. Ellerimi ovuşturdum. Gelmelerini bekledim. Vira bismillah. Çakı Metin geldi önce. Depoyu benim açmam gerekirdi. En erken ben gelmeliydim. Bu yüzden kilitlerle kavga ederek açtı kepenkleri. Ağzının içinden küfürler saçılıyordu sağa sola. Bu sırada geldi Cafer. Çakı Metin saati gösterip bir güzel çattı ona. Haydi Abbas, dedim, vakit tamam. Yerimden çıktım. Karşıya geçmek üzere yol kenarında bekledim uzun uzun. Çakı Metin’le göz göze geldik. Bakışlarıyla azarlıyordu beni. Ama bahtım yüzüme gülecekti. Bahtımın yüzüme gülmesini sağlayacaktım. Sağ ayağımı yarım metre yola uzatmam her şeye yetti. Kamyonun tekerlekleri altında bir gerekçe yarattım kendime. Nihayet, dedim, nihayet anlayacaklar.


Atakan Boran

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page