top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Beyhan Keçeli- Kelebek

Manzarası bir körpe kiraz ağacı ile arsız bir söğüt olan mutfak penceremden her akşam bir kelebek girerdi. Daireleri aynı bahçeye bakan komşularıma, “Sizin evlerinize de akşamları kelebekler geliyor mu?” diye sorduğumda sanırım beni pek ciddiye almadılar ama, “Evet geliyor,” diyen de olmadı. Koza günlerime, kimselere görünmek istemediğim kırık dökük zamanlara rastladı bu ziyaretler. O bahçeye bakan o evden ayrılıncaya kadar da sürdü. Hâlâ geliyorlar mı bilmem ama kısacık ömürlerini mutfağımda geçirmesinler diye çabalarken ben de o eve, o adama hapsolan hayatımı fark ettim. Kelebekler özgürlüğümün ilhamı oldu, onlarla bir olup uçtum o evden.

Küçük bir kasabada öğretmenlik yapmaya başlamıştım henüz. Kalacak bir ev bulamayınca köyün muhtarı, esnafı bir bir gezip, “Hocanıma bir ev lazım. Alamancı Hasan’ın evini onaralım da perişan olmasın kızcağız,” diyerek sıva, boya, çatı derken evin pek çok işini halletmişti. İlçedeki otelden ayrılıp bavulumla evin yolunu tuttuğum gün muhtar, çocuklarla evin anahtarını teslim ederken açılış töreninde gibiydik. Beni evsizlikten kurtarmak muhtarın neşesine neşe katmıştı. “Hayırlı olsun hocanım.” Çocukların alkışları arasında girdim eve. Kutuları açıp yerleştirdikten sonra sıra elbiselere gelmişti ki önce bir şeyler hazırlamak için mutfağa girdim. Dolabın altından gelen tıkırtılara kulak kesildim. Fareyle göz göze geldiğim an çantamı aldığım gibi dışarı fırladım.

Uzaklardan gelen köpek seslerine aldırmadan emin adımlarla yürüyordum zifiri karanlıkta. Bacalardan çıkan duman kokusu genzimi yakıyordu. Saate baktım, muhtarı aramak için geç olmuştu. Okulun yanındaki evde oturan teyze, “İhtiyacın olursa yeğenim ilçede taksicilik yapıyor. İki öksüzü var. O da kazansın. Senin de işin görülsün,” demişti. Yeşil boyası dökülmüş evin tahta kapısına vurdum hızla.

Karanlıkta çipil çipil gözleriyle yüzüme bakan teyzeye, “İlçeye gitmek için taksi lazım,” dedim.

“Ah yavrum hayırdır bu saatte?”

“Evde fare var teyze. Bu gece kalacak yer lazım, otele gideyim, dedim. Yarın muhtar bir çaresine bakar. Aslında sabah erkenden de dersim var ama inşallah ilçeden servis erken kalkar.”

“Yavrum, gecenin bu vakti gitme diyeceğim, bir ben bir küçük oğlum var ama oğlum rahatsız biraz. Çok uygun olmaz senin için.”

Küçük bir oğuldan ne zarar gelir ki diye düşündüm. Kalmak daha iyi olacaktı.

“Teyze, aslında senin için sorun olmazsa kalayım ben.” diye atıldım. Şaşırdı, biraz da tedirgin, “Evladım ben isterim de… Neyse buyur gel.”

Eski kilimlerle döşeli holden geçip sıcak ekmek ve tarhana kokusu yayılan odaya girdik. Sobanın yanında oturan genç adamı göstererek, “Bak bu da benim oğlum,” diyordu. Televizyonun karşısındaki divanın kenarına iliştim. Neredeyse benimle yaşıt olan küçük oğul uysal bakışlarını bana değil, omuzlarıma yöneltti. Omzumun üstünde bir şey varmış gibi hayranlıkla bakıyordu. “Biliyor musun ancak hayal kuran tırtıllar kelebeğe dönüşebiliyor,” dedi aniden. Ne diyeceğimi bilemedim. “Küçüktür benim oğlum. Kusuruna bakma. Bir sıcak çorbamı içersin değil mi?” dedi teyze gülümseyerek. Şaşkınlığımı gizlemek çok zordu. Teyze, odadan çıkınca ardından koşarcasına yetişip, “Size yardım edeyim,” dedim. Sandalyenin üstüne çıkıp en üst raftaki kutulardan beze sarılı ekmek bıçağını çıkarıp, “Ekmekleri kesiver,” dedi. Ben ekmekleri keserken sandalyenin üstünde beklemeye devam etti. İşimin bittiğini görünce bıçağa uzandı. Verdim. Bıçağı beze sararken arkamda bir yere baktı panikle. Hızlandı hareketleri.

Arkamdan gelen ses, “Sen tırtılmışsın eskiden. Hayal kurup kelebek olmuşsun,” diyordu. İrkilerek ona doğru döndüğümde gözleri omuzlarımdaydı. Endişemi saklamam artık imkânsızdı. Kulağımda uğultu. Mutfağımdaki kelebekler uçuşuyordu zihnimde. Sesi ve bakışları uysallıktan uzaktı artık. “Ben de tırtılım ama hayal kuramıyorum,” deyip ellerini omuzlarıma yapıştırdı. Bir şeyi kopartmak ister gibi sarsıyor, “Kanatlarını bana ver!” diye bağırıyordu. Annesi, “Bırak oğlum!” diyerek omuzlarımdan ellerini ayırmaya çalışıyordu. Canım yanıyordu. Nasıl olduysa kurtulup dışarı koştum. Evden sesler yükselirken ben çoktan fareli evime girmiştim. Omuzlarımdaki sızıya rağmen kanatlarımı kurtarmıştım.


Beyhan Keçeli

1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page