top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Deniz Köker- Albino Fil

Farklılığa övgü düzen bir çağ bu. Oysa bilmez farksız olan, aynılığın konforunu. “Sıradanlığa baş kaldır! Herkesin gittiği yoldan gitme! Sürüden kop!”

Mesaj bombardımanı. Ya sürüden koptuğundaki yalnızlık?

Ya sürünün ortasında bile parlayan, kamufle olamayan, saklanıp yok olamayan o farklılık? Zehirli bir sarmaşığa dolanmışsın gibi. O hep senin üzerinde. Seninle.

Grilerin ortasında, bembeyaz sırıtan olmak. Kolay mı? Griler doğru, sen hatalı. Defolu. Yan yanayken bile ayrık.

Bir gün annem arkasında sakladığı bir paketle girdi odaya. Dedi, “Aç avuçlarını.”

Şeffaf küçük avuçlarımın içine bıraktı. Bembeyaz bir fil. Yanına bir de gri anne fili koydu. “Annesinin bitanesi o. Dolduramaz yerini hiç kimse. Dünya yansa yıkılsa hep sevecek onu unutma.”

Gri anne filin yanına beyaz yavrusunu yerleştirdim çalışma masasına. Beyaz bir çift güvercin kanadıydı ellerim, üzerlerine yerleştirdim çenemi. İkisini seyrettim uzun uzun. “Annesi onu çok, çok severmiş. Sen benim ca-ca-nımsın dermiş…” Şarkısını mırıldandım niyeyse. Burnumda mutfaktan gelen kıymalı yemek harcı kokusu. Fonda Pınar Abla’nın sesiyle çocuk radyosu. Bembeyaz iki örgüm, uçuşan beyaz kelebekler misali kirpiklerim ve ben. Sığındığım dünyam. Odam. Farklı olanların biricik limanı odaları. Bunu bilmez aynı olanlar. Birbirleriyle buluşup deşarj olurlar, aralarındaki ayrık otlarını ayıklayıp rahatlarlar.

Dışarı çıktığım zamanlar arkamdan seslendi hep çocuklar.

“Yaşlı Nazlııı, yaşlı Nazlııı...” “Nineee, nineee, gelsene bize…” “Baksanıza Nazlı, yaşlı nine olmuş, yedi yaşında. Hahaha.”

Bir gün olsun görünmeden gidebilmek isterdim bakkala. Bana kalsa hiç çıkmazdım odadan. Annem aklınca çocuklarla kaynaştırmak için, bakkal çakkal bir bahane bulurdu beni yollayacak.

Oysa ben gri filime sarılıp öylece kalmak istiyordum içerde. O ve ben. Beni olduğu gibi seven. Her halimle. Renksizliğimle.

Okulda sormuştu bi keresinde öğretmen. Özel bir gücünüz olsa ne isterdiniz diye. “Görünmez olmak…” dedim. Hiç tereddüt bile etmedim. Annem bunu öğretmenden duyunca bana duyurmamaya çalışarak ağlamıştı için için. Benim duygusal filim.

Büyüdükçe uymak kolaylaştı sürüye. Kısacık kestim beyazlarımı. Gümüş pırıltılar kattım aralarına. Rimelledim beyaz kelebeklerimi. Hiç yazmadım yaptığım reklamlarda.

“Sıradanlığa başkaldır! Herkesin gittiği yoldan gitme!” başlıklarını. Ruhumdaki renkleri çoğalttım, bedenime inat.

….

Güneş yakıyor bugün. Herkes dışarıda. Kırda bayırda. Bu ilk buluşma. Diyemedim, “Güneşte kalamam ki ben. Bakamam ki güneşe. Bir zar kadar ince, narin ve incinebilir tenim. Beni böyle kabul edebilir misin? Beni dünya yansa, yıkılsa sevecek olan gri filim olur musun?” diyemedim. Bekliyorum. Güneşteyim.


Deniz Köker


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page