Öykü- E. Ezgi Kayaoğulları- Gecenin İç Sesi
- İshakEdebiyat

- 2 gün önce
- 5 dakikada okunur
Yine kalktı gitti mutfağa. Uyuyormuş gibi yapıyorum ama her hareketinin gayet farkındayım. Mikrodalganın üstündeki dolaba sakladığım çikolatayı buldu yedi. Her gece sözüm ona parmaklarının ucuna basa basa gidip bir şey yiyor. Ya çikolata ya gündüzden kalan kek ya muz… Muhakkak tatlı bir şeyler. Hiç de rahatsız olmuyor, insan midesinde bir şeyler varken nasıl uyur hiç anlamıyorum. Üstelik üzerine bir yudumcuk su bile içmiyor. Geri gelip yanıma yatarken ağzını şapırdatıyor, oradan biliyorum. Ne yediyse de nefesindeki kokudan anlıyorum. Kaç yaşına geldi halen küçük çocuk gibi şeker çikolata peşinde. Ben olsam o kadar tatlının üstüne yatsam zaten uyuyamam da, bir de üstüne su içmezsem ya boğazım yanar ya dilim damağım kurur, hadi uyudum diyelim ilk fırsatta dişlerim çürür. Benim adama hiç böyle şeyler olmuyor. Gıcık oluyorum. Her gece de kalkılmaz ki ama ya kalkarken ya da yerine geri yatarken illa uyandırıyor beni. Hadi diyelim uyanmadım, bu sefer de karın gurultusunu duyup ona uyanıyorum. En kötüsü de uyanınca geri uyuyamıyorum. Dilimde tüy bitti yapma şunu, her gece kalkma, başucuna su koy herkes gibi, iç bir yudum geri yat diye, dinlemiyor. Neymiş karnı acıkıyormuş, şekeri düşüyormuş. Falanmış da filanmış.
Geldi işte. Tam tahmin ettiğim gibi. Çikolatamı bulmuş yine, ağzı kokuyor misler gibi. Halbuki kahvemin yanında yerim diye kaldırmıştım paketi. Nuran getirmişti geçen geldiğinde. İki kişi ucundan birer lokma yedik, paketin kalanını kendime sakladıydım. Ne yapayım, pek seviyorum portakallı bitteri. Lüp diye götürmüştür hepsini bir lokmada kesin. Çok sinirleniyorum böyle sevdiğim şeylerin hepsini bir kerede yiyip bitirmesine. Geçen ay da bir kavunu tek başına yedi mutfağa gide gele. Tamam kavun küçüktü filan ama insan olan yarısını da bırakır, evde iki kişiyiz zaten. Hadi diyelim ki çok seviyorsun, benden çok ye ona da bir şey demedik. El insaf ama bir iki lokma da bana ayır be adam. Bu nasıl bencillik! Şeytan diyor yemekleri kendi yiyeceğin kadar pişir, kahvaltını kendine kadar hazırla, hiç onu çağırmadan ye bitir hepsini. Çok bencil bu erkekler… diyeceğim de hepsini aynı kefeye koymak ayıp olacak, benimki böyle herhalde. Pis herif! Bencil domuz!
Kabahat bende tabi, kaldırdım güya çikolatamı, yine de bir iki bakınmada bulabileceği yere koydum. Kupaların durduğu dolabın arkalarına koymuştum. Boyu benden uzun ya, şıp diye gördü tabi. Gerçi arayıp bulma konusunda bu kadar beceriksiz bir bakar-kör olduğu halde gece gece nasıl beceriyor bunu hiç anlamıyorum. Başka zaman olsa, mesela buzdolabından bir şey istesem, açar dolabın kapağını geçer karşısına, bakar bakar bulamaz. Yok burada der çıkar işin içinden. Hani ellerim yağlıdır, kirlidir yemek yaparken salçayı versene buzdolabından demişimdir, ya da kesik bir limon vardır önceki günden, salatayı yapmışımdır da dolaptan bulup sıkıver salataya derim, doğru düzgün bakmaz bile, yok bulamadın der. Aradığı şey kendi yiyeceği çikolata olunca hiç zorlanmıyor maşallah, üstelik gecenin bir yarısında ve üstelik uyku sersemiyken bile buluveriyor. Belki de koklayarak buluyordur hayvanlar gibi. Hiç aramıyor orası kesin çünkü kalkıp mutfağa gitmesiyle geri gelmesi bir oluyor.
Bak, ben burada kendi kendime sinirlenirken uyudu bile. Hem de ne uyumak, anında horlamaya başladı. Hey Allah’ım şöyle ağzını kapatıp bir güzel boğasım geliyor yeminle, yediği şey daha midesine bile inemeden uyuyor yahu! Olan bana oluyor, hadi şimdi geri uyu bakalım uyuyabilirsen. Dur şöyle yastığı bir çekivereyim de başı oynayınca belki kesilir sesi, hah oldu sanki. Of ya, adamın normal nefesi bile horlama gibi geliyor, kısma düğmesi de yok ki mübarek. Ama eşeklik bende, şu yatakları ayırmadık vakitlice, ben sensiz uyuyamam bebeğim dedi. Neymiş bir eli bana değmezse içi rahat etmezmiş. Kırk beş yaşında olmama rağmen bebeğim sözüne inandım salak gibi. Sevindim bir de, seviyor beni diye. Geri zekalıyım ben ya, al sana sevgi pıtırcığı şapşal! Böyle uyuyamazsın işte kendini düşünmezsen. Yıllarını verdin şu adama, sen onu düşündükçe kabardı da kabardı hindi gibi. Bencillikte doktora yapılsaydı dereceyle mezun olurdu. Sadece yatağı değil bütün evi ele geçirdi adeta. Her yere kokusunu bıraka bıraka bölgesini işaretledi de sana hiç yer kalmadı işte. Sen de tıpkı şu yatakta kenara çekildiğin gibi, ufala küçüle minnacık bir kadın kaldın. Silinip gideceksin yakında, zaten sesin duyulmuyor, kokun bile kalmayacak bu evde. Yazık sana! Yok yok yazık filan değil, tam anlamıyla müstahak!
Hakikaten ya, uyuyamayacağım belli ki. Kalksam mı, saat kaç acaba? Aman ya boş ver, şimdi telefonu açıp bakarsam iyice cin gibi olurum. Ya sabaha daha çok varsa… Ondan sonra saatlerce dön dur. En iyisi nefes al ver şeysini yapayım, kaça kadar sayıyorduk ya? Dört sayıda al, dört sayıda tut, yedi sayıda ver. Hah, on kere al ver yapınca uykum gelir herhalde. Bu sesler ne ya bu saatte? Komşudan… yok be ne komşusu, çikolatanın faaliyeti başladı işte midesinde, gar gar gur gur yarım saat sürer şimdi bu. Birazdan da gaz çıkartır tam olur. Ben de gaz çıkartıyor muyum acaba uyurken? Aman be, inşallah daha beterini çıkartıyorumdur. Sanki fark eden mi var? Al işte farklı makamdan horluyor bu sefer. Yok ya, ben uyuyamayacağım kesin, sayıyla nefes almaca filan kesmiyor bu sinirle. Kaplan gibi kükremeye başladı kör olmayasıca!
Ablam söylemişti dinlemedim, onlar yatakları ayırdılar iki sene önce, anca rahat ettim demişti kadın. Bizim de yatakları ayırma zamanımız geldi de geçiyor bile. Biraz sesimi yükseltip ciddiyetimi takınarak tekrar açmam lazım bu konuyu. Uykusuzluktan sinirlerim bozuldu iyice. Geçen akşam erken yatayım bari dedim, zaten evde yoktu. Önden uykumu alırsam gece uyansam da fark etmez sanıyordum. Saflıkta doktora yapılsa ben de Polyanna özel ödülü alırdım herhalde. Ne oldu? O akşam erkek erkeğe çıktılar, içki kokusu yetmezmiş gibi bir de ocak başına gitmişler. Ay hem kebap hem soğan hem de rakıyla ne beter kokuyordu anlatamam. Burnuma geldi o koku bak şimdi! Kalkıp gittim tabi salona o akşam. Oturma odası buraya bitişik, kesin oraya kadar gelirdi koku, öyle beterdi. Ama işte yer değiştirince de uykum açılıyor, benimki de lanet gibi bir şey! Kendi yattı anında uyudu tabi, aynı bugünkü gibi. Allah’ım yaş ilerledikçe gözlerimizi bozacağına kulaklarımızın sesini kıssan da uyurken bari duymasak! Nasıl güzel uyuyordum az önce yaa, gitti bir lokma çikolatayı yedi geldi, olan yine bana oldu. Yok yok, yarın sabah kesin konuşacağım, artık yatak ayırmak da kesmez zaten bizi. Odaları komple ayırmalı. Oturma odasındaki kanepede yatsın işte. Nasıl olsa her yerde uyuyor, başına bir yastık koy tamam. Ne çarşaf ister ne nevresim, erkek milleti değil mi? Dedim ya hayvan gibi koku bırakma derdindeler sanki! Karım hassastır rahatsız olur filan hiç umurlarında değil! Kendi kokusunu duysa öyle ocak başından çıktığı gibi gelir tertemiz nevresimlerin içine yatar mı? Ayıp yahu, hem bana da yazık değil mi? Siniyor o koku yastığa çarşafa içim almıyor. Mecbur değiştiriyorum. Haftada iki kere nevresim mi değiştirilir? Onun yüzünden yatağı soy, yıka, as, kurut, katla, ütüle, kaldır imanım gevriyor yeminle. Mağara adamı bundan iyidir be, bir kova su döker temizlersin mağarayı.
Evet ya, gitsin kanepede uyusun, yatağa çevireceğim diye de hiç uğraşmayayım. Televizyon karşısında sızıp kaldığı geceler nasıl uyuyor sabaha kadar, yatsın zıbarsın orda. Kapımı da kapatırım, istediği gibi gezsin dolaşsın evin içinde. Hah, çikolatalarımı da odamda saklarım. Bulamaz. Arasın dursun mutfak dolaplarında. Oh canıma değsin! İç çamaşırı çekmeceme koyarım, hayatta aklına gelmez. Hem de misler gibi çikolata kokar donlar sütyenler. Gitsin bal yesin, reçel filan yesin gece kalktığında. Umurumda değil, şekeri de yükselirse yükselsin. Ay vallahi onu düşünmekten ben tansiyon hastası oldum zaten. Ne hali varsa görsün! İlacını filan da hatırlatmayacağım bundan sonra, unutursa da içmesin bana ne!
Of ya, sinirlendikçe uykum açıldı iyice. Sabahı sabah edeceğim böyle, en iyisi yastığımı alıp kanepeye ben gideyim. Sabahlığımı giyersem üşümem herhalde. Orası da serin oluyor aslında. Hep o pencerenin altından hava giriyor. Yarın gidip süngerli bantlardan alsın taksın, bir işe yarasın. Dolanıp duruyor ayağımın altında. Ay şimdi ayaklarım üşür, en iyisi salona gideyim. Orası daha sıcaktır. Koltuk küçük filan da sığışırım artık ne yapalım.
Ezan okunuyor, iyi bari sabaha bir şey kalmamış. Hiç kalkmayayım o zaman, bir iki döner kalkarım zaten. Az daha gözümü kapatıp güzel şeyler düşüneyim.
Eskiden ne güzeldi beraber uyur beraber uyanırdık. Şimdi aynı yataktayız ama yatak da işlevini kaybetti neredeyse. Akşam uyumadan önce bir fasıl, sabah gözümüzü açar açmaz bir fasıl, ne güzel günlerdi be! Hiç de yorulmazdık. Gençlik işte, ne günlerimiz oldu şu yatakta! Şimdiki halimizi anlatsalar inanmazdım. Gözlerimi kapatıp o günlere dönebilsem. Keşke sihirli bir sözcük bilsem de söylesem.
“Efsun! Efsun uyansana!”
“Hııı… Saat kaç?”
“Günaydın. Ne oldu böyle sen uyuyup kalmazdın hiç?”
“Günaydın Hamdi. Ne bileyim uyumuş kalmışım.”
“Hadi kalk ben çayı koydum bile. Ekmek almaya gidiyorum.”
“Tamam canım ben şimdi hazırlarım kahvaltıyı. Nasıl olsun yumurtan, haşlayayım mı yoksa göz mü yapayım?”
E. Ezgi Kayaoğulları




Yorumlar