top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Hacer Aktaş- Arka Bahçe

Gramofondan yayılan müziği duydu. Kadehlere dökülen şarabı gördü. Burası bir evin arka bahçesiydi.

Bir yolunu bulmuştu ve büyümüştü sarmaşık. Bahçe duvarının dışında, asfalt kenarında, evi sandığı karanlık, nemli, rutubetli yerde doğmuştu ve dünyası o karanlık yerden ibaretti ilk başta. Ama sonra büyümüştü tüm zorluğuna rağmen ve uzadıkça boyu, görmüştü bahçe duvarının ardındaki dünyayı.

Kadının ve adamın ayakları birbirine dolanıyordu. Dansın ve müziğin ritmi görsel bir şölen yaratıyordu. Arka bahçenin rüzgârı, tatlı bir esintiyle havalandırırken sonbahardan geriye kalan yaprakları, bir tango şarkısıydı çalan. "No mas amor aqui..." Şarkı, sanki her şey mümkünmüş gibi hissettiriyor, taze bir umutla dolduruyordu içini önce. Her şeyin mümkün olduğuna en çok inandırdığı anda, aslında hiçbir şeyin öyle olmadığını yüzüne vuruyordu dinleyenin. Adam ve kadın sarıldı. Arka bahçede aşk vardı. Sarmaşık aşkı gördü. Aşkı görmek onu bilmeye, bilmek anlamaya yetmiyordu. Sonra bu kalabalığın içinde ağacı fark etti birden. O an aşkı sadece görmekle kalmadı, aşkı bildi. Aşkı anladı. Ağaç, kendinden emin bir şekilde kök salmıştı toprağa. Güçlü bir gövdesi ve geniş dalları vardı. Fark edilmemesi imkânsızdı. Ağacın adını bilmiyordu. Henüz onu tanımıyordu bile. Bir gün karar verdi, bahçe duvarını aşacaktı.

Âşık olmuştu ağaca. Kavuşmak istedi ona. Birleşmek onunla...

Uzadı, bin bir emekle, karar verdiği gecenin ertesinde aşıverdi bahçe duvarını. Gün yeni yeni aydınlığa kavuşurken o da kavuşmak istedi ağacına. Az kalmıştı. Kimselere duyulmadan kararlı ama ürkek adımlarla yürüdü ağaca doğru.

Bahçe duvarını aşmıştı aşmasına ama yaklaşınca anladı, ağacın kendisiyle arasına koyduğu mesafeyi aşmaktı en zor olanı. Anladığında sarmaşık, bıraktı uzamayı.

Kendisiyle ve toprağı ile barışıktı ağaç. Onun güçlü gövdesinde tutunacak bir yeri olmadığını gördüğünde, o kirli su akan bahçe duvarının dibinde olmayı diledi yeniden. Bu günlük güneşlik bahçede aşkın olduğu yerde acı, öfke ve nefret de vardı. Bunu yeni yeni öğreniyordu.

Vakit iyice ilerleyip gün tamamen aydınlandığında bahçıvan geldi. Şaşkınlıkla baktı bahçeye. Bu sarmaşık ne ara bu kadar büyümüştü ve nasıl da cesaret edip aşmıştı bahçe duvarını böyle bir gecede. Tatlı uykusu büyük bir acı ile bölündü sarmaşığın. Bahçıvan tam da bahçe duvarını aşan yerinden kesivermişti onu. Hoyrat ellerle sökülüp koparılmadan önce, köklerinden ayrılan yanı ile son bir kez baktı ağaca sarmaşık.

Kökü bahçe duvarının dışında kalmıştı. Sarmaşık "ah" dedi. Kimse duymadı.

Sarmaşığın kökü aşktı. Aşk kaç dilde kök, kök salmak, sarmaş dolaş olmak demekti? Bilemedi. Bahçede gramofonda "blue monday" çalmaya başladı. Mavi ve hüzünlü bir hava arka bahçede gezinirken saat gece yarısını geçmişti. Plak kapatılmadan önce son bir kez daha başa sardı. Pazar günü ve pazar gününün yarattığı keyifli sarhoşluk geride kalıyordu. Günlerden pazartesiydi. Yeni bir haftanın ve pek çok şeyin daha başlangıcıydı. Yeni bir işin, yeni bir ilişkinin, şimdi ise bir ayrılığın... Sabahın ilk ışıklarına dek devam etti müzik ve dans. Kadehlere şaraplar döküldü. Sarmaşık "ah" dedi. Ağaç kök salmaya devam etti toprağın derinine. Kuşlar cıvıldadı.

Adam ve kadın farkına varmadı. Ölü bir serçe kadının ve adamın ayaklarının dibine düştü. Müziğin notaları ile birlikte dansın son adımları da tamamlandı. İki ağacın arasına asılı bir hamakta bedenleri birbirlerine dolanarak uyuya kaldılar.

Sarmaşık "ah" dedi. Duymadılar. Kök saldığı yerden sökülüp atıldığından beri bir daha bahçe duvarını aşmaya cesaret edemedi sarmaşık. Ama kökü aşktı ve sarmaşıkla birlikte aşkın kendisi de sökülüp atılmıştı bahçeden. Altüst olmuştu sarmaşık. Altüst olmuştu aşk.

Ertesi gün adam kadına "Görüşmek istemiyorum." dedi. Kadın sustu. Hiçbir şeyi değiştirmeyecek sözler söylemek ve boşuna çaba sarf etmek istemedi. Ama üzülsün istedi adam. Bu arka bahçede başka bir kadınla olmasın, başka bir kadınla bu yatakta uyumasın, özlesin istedi onu. Gramofonu adama kadın hediye etmişti. Plakları o seçmişti. Başkasıyla dinler miydi bu aşk şarkılarını? Görünürde elle tutulur bir sebebi olmayan bu ayrılık isteğini sorgulamak istemedi kadın. Adam otuzlu yaşlarının sonunda ünlü bir oyuncuydu. Kadın ise üniversiteden yeni mezun bir müzik öğretmeni. Hızla ve hiçbir şeyi sorgulamadan başlattıkları ilişkileri aynı hızla ve hiçbir şeyi sorgulayamadan tepetaklak olup bitmişti. Ertesi gün ölü serçeye sarmaşığın çiçeklerinden bir mezar yaptı çocuklar. Aylar geçti. Sonbahar yerini kışa bıraktı. Yağmur yağdı. Kar yağdı. Bahçıvan çiçekli mezarın üstüne şöminenin küllerini döktü. Yazdan kalan sıcak tatlı sonbahar esintileri yerini ortalığı kasıp kavuran soğuk ve acı kış rüzgârlarına bıraktı.

Arka bahçe artık aşksız, sarmaşıksızdı.


Hacer Aktaş

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page