top of page
  • Yazarın fotoğrafıİshakEdebiyat

Öykü- Korkut Kabapalamut- Sıradan İnsan

Ben kim miyim? Edebiyat eleştirmenlerinin, roman, öykü kitaplarının kimliği meçhul, yeteneksiz, yalancı arka kapak yazarlarının hiç utanıp sıkılmadan küçük, sıradan insan olarak nitelendirdiği o meşhur, anonim, biraz soyut, çokça da gizemli kişiyim. Ama gerçekten de denildiği gibi küçük, önemsiz, alelâde, vur ağzına al lokmasını tabir edilen türden ezik, silik, olsa da olur olmasa da olur cinsten bir insan evladı mıyım, işte bu çok tartışılır. En azından bana göre artık biraz olsun tartışılmalı.

Sanırım, bu sanatla edebiyatla haşır neşir arkadaşlar kendilerini dev aynasında, büyük, sıra dışı, görkemli, özgün şahsiyetler, varlıklar olarak görüyor olmamalılar ki beni bu şekilde horlama, aşağılama, değersizleştirme hakkını kendilerinde rahatlıkla, ikinci kez düşünme gereği duymaksızın bulabiliyorlar. O cüreti gösterebiliyorlar. Öyle ya, tanımlayan, tanımlananın ötesinde, hiyerarşik açıdan onun çok üzerindedir eşyanın doğası gereği. Örneğin, tanımlanan labirentteki fareyse, onu ve davranışlarını sınıflandıran kişi bir doktor ya da uzmandır. Artık hangi lanet olası gösterişli unvanı taşıyorsa. Her türlü, farenin epey yukarısında bir yere konumlandırıyordur kendini bu ukala tip. Kendisi dominant taraf olarak anlı şanlı bir özneyken, fukara farecik ne yapsa çekinik, sıradan bir nesne olmaktan öteye gidemez elbette. İsterse en karmaşık labirentten beş on saniye içinde kurtulmayı başarsın, ağzıyla kuş tutsa o küstah uzmanla eşitlenemez hiyerarşik açıdan. Yanına bile yaklaşamaz hatta.

Bu adamlar acaba neye, hangi sağlam donelere, somut argümanlara dayanarak iddia ediyorlar benim küçük, sıradan biri, kendilerininse bunun tam tersi nitelikte kimseler olduğunu, hiç anlamıyorum ki. Neyin kafası yani bu? Gel de şimdi bu haksızlığa, yersiz aşağılamaya öfkelenme, durup dururken çileden çıkma, isyan etme. Örneğin fiziksel açıdan çoğu insandan daha iri, sağlam yapılıyım. En azından kesinlikle daha ufak tefek değilim. Konu paraysa, ben de herkes kadar kazanıyor, kendimin ve ailemin gereksinimlerini pekâlâ zamanında, birtamam karşılıyorum. Gül gibi geçinip gidiyoruz. Tabii bankalara bir miktar kredi borcum var, ama zaten bu çağda, ekonomik darboğaz ortamında az da olsa hangimizin yok ki? O şımarık edebiyat eleştirmenlerinin, kıytırık kitap tanıtım yazılarını yazanların mı? Hadi canım siz de... Üç beş best seller yazarıyla onların köşe başlarını tutmuş, cahil, uyanık yayıncıları dışında kim para kazanıyor ki bu edebiyat işinden? Güldürmeyin siz de insanı. Milletin doğru dürüst kitap alıp okuduğu mu var sanki; ne ara o kadar medeni bir ülke olduk biz? İnsanların kültür sanat harcamalarının son yıllarda sıfıra yakın olduğunu bilmeyen mi kaldı memlekette?

Örneğin ben kendim dördüncü dereceden devlet memuruyum. Genellikle, evden işe, işten eve şeklinde tanımlanan düzenli, öngörülebilir bir yaşam tarzına sahibim. Bununla da gurur duyuyorum. Biri erkek, biri kız iki sağlıklı evlat sahibiyim. (Hayır ellerinizden falan öpmezler, ne münasebet yani!) Eşim de tıpkı benim gibi devlet memurudur. Farklı kurumlarda çalışıyoruz. Otuzlu yaşlarımızın ortalarındayız. Hayatımızdan gayet de memnunuz. İster inanın ister inanmayın ciddi herhangi bir sorunumuz, şikâyetimiz bulunmuyor. Severek evlendik, aşkımız ilk günkü gibi aynı heyecanla, tazelikle devam ediyor. Mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz çok şükür. Hayattan, bundan fazlasını da beklemiyoruz gerçekçi, alçakgönüllü bireyler olarak. Ayrıca hayırlı birer evladız anne ve babalarımız yönünden... Ne o, beğenemediniz mi yoksa; daha ne olsun istiyorsunuz ki siz, illa internette her gün haberleri, resimleri yayınlanan o salak, yeteneksiz, orasını burasını açarak meşhur olmuş dandik şarkıcılardan, kerameti kendinden menkul, birbirinin karbon kopyası, estetik ürünü dizi film oyunculardan biri mi olmamız gerekiyor bizim de büyük, önemli kişiler sayılmamız, insanlardan azıcık olsun saygı görmemiz, adam sırasına konulmamız için şu hayatta? Size hiç katılmıyorum.

Örneğin bugün ailece küçük, sıradan arabamıza doluşup bir alışveriş merkezine gideceğiz. Başka, moda deyişle biraz sosyalleşeceğiz. Yiyip içip bir miktar para harcayacağız. Evet, pek de ihtiyacımız olmayan ufak tefek şeyler satın alacağız belki de kendimize, eve dönünce çocuklar küçük odalarına çekilip telefonlarında oyun oynayacak, biz de eşimle televizyonda dizi veya güzel bir film izleyeceğiz. Böyle değerlendireceğiz işte sabırsızlıkla beklediğimiz hafta sonu tatilimizi. Sonra da haliyle yatıp uyuyacağız. (Sevişip sevişmeyeceğimiz sizi hiç ilgilendirmiyor!) Peki o büyük, sıra dışı dediğiniz kimseler ne yapacak acaba bugün? Bizim yaptıklarımızdan çok mu farklı, havalı, sofistike şeyler? Uzay gezisine falan mı çıkacaklar sanki sevdikleriyle? Dünyanın en güzel kadını ya da erkeğiyle mi birlikte olacaklar? Tanrı’nın varlığını ya da yokluğunu mu kanıtlayacaklar? Kansere, şeker hastalığına, iklim krizine çare mi bulacaklar, bir kürsüye çıkıp yüz binlere mi seslenecekler? Ne yapacaklar, kıymetli zamanlarını nasıl değerlendirecekler yani? Ben size söyleyeyim: Onlar da üç aşağı beş bizim yaptıklarımızı yapacaklar er ya da geç. Sonuçta hepimiz insanız, aynı ortak atadan gelip aynı sıkıcı gezegende yarı gönüllü yaşıyoruz. İnsanların yapabilecekleri şeyler arasında öyle büyük farklar, uçurumlar yok. Unutun onu.

Kaldı ki ben çok güzel gitar çalar, besteler yapar, o bestelere söz de yazarım. Yani bir zamanlar bol bol yazardım. Üniversite yıllarımda. Kardeşimle beraber eve gelen konuklara konser bile verirdik. Ben çalardım, o vokal yapardı. Çok da beğenilip takdir edilirdik, alkış alırdık. Albüm çıkarsanıza siz yahu, derlerdi bize. Örneğin bu da mı yetmiyor şimdi büyük değilse bile normal ebatlarda ve önem derecesinde biri sayılmama? Mutlaka Viyana Filarmoni Orkestrası’nı veya Batman serisinin son filmini falan mı yönetmeliyim, Carnegie Hall’de piyano resitali mi vermeliyim, yüz metrede dünya rekoru mu kırmalıyım, ne yapmalıyım yani bu edebiyat eleştirmenlerine, kim olduğu belirsiz arka kapak yazarlarına yaranmak, kendimi onlara biraz olsun saydırmak için. Oscar ya da Nobel ödülü mü almam gerekiyor günün birinde? Peki onlar ne ara almış bunları da kendilerini böyle kolayından dev aynasında görüyor, beni ise hiç duraksamadan küçük, sıradan, önemsiz biri olarak tanımlıyor, adeta böcekleştiriyorlar okurun gözünde? Bana kalırsa, birazcık olsun anlamak ya da onaylamak mümkün değil bu kendini bilmez, akılsız, dünyadan bihaber tipleri.


Korkut Kabapalamut

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page