top of page
Ara


Öykü- Sema Öztürk- Tümsek
Yazın son zamanlarıydı. Bayramdı. Evvelâ Hikmet'i hazırladı Emine. Pazar yerinden aldığı, paçaları henüz buruşuk duran siyah pantolonunu ve parlak siyah ayakkabılarını giydirdi. Ayakkabılar yeni kokuyordu, tabanları hâlâ pürüzsüz ve parlaktı. Sonra odasına geçip kapının arkasına astığı rengarenk eşarbını, sadece özel günlerde giydiği ceketini aldı. Uzun ve aralarından gümüşi iplikler gibi sarkan siyah saçlarını toplayıp eşarbını bağladı. Aynanın karşısında durdu. Uzun zamandı

İshakEdebiyat
30 Eki


Armağan Can Yazdı- Melike Pehlivan İşler’in “Bölünen” Öyküsüne Yakın Okuma
Melike Pehlivan İşler’in on altı öyküden oluşan “Leke” isimli kitabından “Bölünen” öyküsüne yakın okuma yapmadan önce kitaba uzaktan bir bakalım. “Leke” adlı öykü kitabı, adını taşıdığı kelimenin çağrışımlarıyla birlikte karşımıza çıkıyor. Silinmeyen, izi kalan yaraları anlatıyor. Gündelik yaşamın içinden çıkan öyküler, bastırılan ama hep var olan duygulara odaklanıyor. Evrensel konular, kendi coğrafyamızdaki insanların hayatlarıyla aktarılıyor. Dramatize etmeden kalemini kon

İshakEdebiyat
28 Eki


Öykü- Abdulkadir Taş- Kişmiş
Bu bozkırdaki bütün insanların yaralarının kabuklarını, sırtına almış kırmızı bir kamyonet toprak yolda ayin eder gibi ilerliyor. Kamyonet, kasasından şıkırtılar çıkararak aynı saatte, bu yoldan, hep aynı hızla geçerdi. Yolun büküm alacağı yerin hemen sağ tarafında toprak damlı bir oda görünüyordu. Odanın dış cephesi briketten yapılmıştı. Duvar sıvasız ve boyasızdı. Odanın damı ise ağaçtan direklerle yapılıp üzeri kırmızı toprakla örtülmüştü. Bu odanın duvarının dibinde dizin

İshakEdebiyat
27 Eki


Öykü- Nilgün Erdem- O Gece, Tren, Kadın
Gün batımına doğru ilerliyordu tren. Kızıl güneş karlı dağların eteklerinde süzülürken tüm ihtişamıyla her yeri kaplamış, hünerlerini sergiliyordu. Hiçbir anını kaçırmak istemiyordum bu görsel şölenin. Önce dağın ardında sureti eridi, hemen arkasından göğe yayılan pembelik de kayboldu. Yerini akşamın gece maviliğine bıraktı. Arka fonda çalan Bach’ın Brondenburg Konçertosu bu anlara muhteşem bir eşlikçiydi. Dışarısı karanlığa gömülürken masamda duran kadehime ilişti gözüm. Son

İshakEdebiyat
25 Eki


Zekeriya Şimşek Yazdı- “Hikâyeci Doktor”un Öykü Bahçesi: Fikret Ürgüp
“Gazetedeki ölüm duyurusunda (Cumhuriyet, 9 Mart 1977) birkaç akrabasının adları, yakınlık dereceleri sıralanıyor, sonra da ‘Dr. Fikret Ürgüp bu dünyadan kurtuldu. Cenazesi 9 Mart 1977 Çarşamba günü ikindi namazı kılındıktan sonra Çengelköy’deki aile mezarlığında huzura kavuşacaktır’ deniliyordu. Kim yazdıysa (yoksa çok önceden kendi vasiyeti miydi?) ne kadar yalın ve içten bir gerçeği dile getirmişti. Sanatçı kişiliğini bilenler için zaten gereksizdi hikâyeci olduğunu belirt

İshakEdebiyat
23 Eki


Öykü- Mustafa Seyfi- Kiralık Oda
Aynanın karşısına geçti. Elleriyle alnını, gerdanını, yanaklarını tek tek gerip yüzünü inceledi. Gördüğüne ikna olmayınca yüzünü germeyi bıraktı. Aynadaki aksi kendisine yabancı biri gibiydi yıllardır; hayattan zevk almayan, duygusal ölümü gerçekleşmiş, oksijen israfı bir ceset. Kendini güzel bulduğu da yoktu. Kendini güzel bulan kadınlar gibi pervasız ve zalim değildi, çirkin bulanlar gibi çekimser ve içe kapanıktı. Yüzüne soğuk su çarptı, peşinden dişlerini fırçalamaya koyu

İshakEdebiyat
21 Eki


Öykü- Ayhan Kavcı- Çocukluk Müzesi
Ofisimdeydim. Dişçi koltuğunda bu kez genç bir kız oturuyordu. İki dişine dolgu yapmam gerektiğini söylemiştim. Kız gönülsüz davranıyordu. İşimi rahat görebilmem için ağzını kocaman açmasını istedim; çürükler arkalarda bir yerdeydi. Bir türlü beceremeyince kıza doğru iyice eğilerek iş görmüştüm. O sırada birileri bizi izlese kızı öpüşmeye zorladığımı düşünebilirdi. Uğraşa tepişe dişin dibini kazımaya başlamıştım. Konuşmaya yeltendiğinde ne dediğini anlamak için gözlerine bakt

İshakEdebiyat
20 Eki


Öykü- Burhan Barak- Uyandığımız Rüyalar
Dükkânların vitrinlerine bakınarak ana caddeyi iki taraflı boylu boyunca turladı. Birkaçına da girip çıktı ama o kadar lükslerdi ki işçi olarak bile olsa buraların adamı olmadığını, olamayacağını, doğuştan gelebilecek o asalet yetisini kolay kolay kazanamayacağını, insan kaynaklarında insanlığın farklı boyutuna evrilebilmeyi başaran hanım abla ve bey abiler, eğip bükme gereği duymadan, suratından çok kılığına bakınarak, bazıları buton burunlu olduğunu unutup kıvırmaya çalışar

İshakEdebiyat
17 Eki


Öykü- Vildan Çelik- Gökkuşağının Altındaki Sır
Benim adım Kore. Yer altına indikten sonra Hades’in bana yeni bir isim vermesiyle Persephone oldum. Çoğunuz beni bu adla tanırsınız. Şimdi hatırladınız değil mi? Annem tarım ve bereketin Tanrıçası Demeter ve babam Tanrıların babası Zeus. Yaşadıklarım keşke Hesiodos’un anlattığı gibi birkaç sayfadan ibaret olsa ve o sayfalar gibi çabucak gelip geçseydi. Kayıkçıya verilen ölü bedenlerin birinin yanında bulmuştum kitabını. Oldukça eski ve yıpranmış bir kitaptı. Üstünde silik yal

İshakEdebiyat
15 Eki


Öykü- Nesrin Erek- Akrep
“Kızılcıklar da olmuştur, ceplerimizi dolduralım,” diyor Yavuz, “annem de sever hem.” Aklı fikri yemekte, obur şey ne olacak. “Cepte...

İshakEdebiyat
13 Eki
İshak Edebiyat
bottom of page
